Çoğumuz için Moskova ismi belki de en çok
soğuk savaş dönemi ve özellikle 70’li yıllardaki sağ-sol ayrışması nedeniyle
akılda kalmış olabilir. Bizde solcuları “komünistler Moskova’ya” diye özellikle
göndermek istedikleri bir yerdi eskiden. Bir de bazı solcu şehir veya
kasabaları küçük Moskova diye itham etmeyi severlerdi. Benim için Moskova’nın en önemli özelliklerinden biri de
Nazım’ın yaşamış olduğu ve mezarının bulunduğu şehir olması.
2013 yılı Moskova’ya ilk gidişimdi ama
okuduğum Rus romanlarından Rus kültürü hakkında epey bilgi vardı kafamda. Bu romanlar iki yüz yıl
öncesini anlatsa da kültüre ve tarihe ilişkin çok şey kalıyor doğrusu. Mesela
Savaş ve Barış bu anlamda çok önemli bir kitaptı benim için. Ayrıca daha önce
Moskova’ya gidenlerden, yaşayanlardan çok şey duymuştum. Bir ara internette
arama yaparak Türkler neler yazmış diye de incelemiştim. Sonradan haberdar olduğum bazı nitelikli blog ve siteler dışında şehir hakkında yazılan şeyler genelde inşaat şirketlerinde
mühendis olarak çalışmış gençlerin gözlemleriydi. Bu gözlemlerin daha çok
erkeklere ait olduğunu ve aslında biraz 90’lı yıllardan izler taşıdığını hemen
söylemeliyim. Tabi herkesin hemfikir olduğu şey iklimdi. Uzun süren ve soğuk
geçen kışlar, Ocak ve Şubat aylarında -30’u bulan soğuklar bol bol
anlatılıyordu. Bolca yağan kar, güzel kış manzaraları da tabi. En çok
yazılanlardan biri de Moskova’daki gece hayatı ve güzel Rus kadınları
hakkındaydı elbette. Gidilebilecek mekânlar, nelere dikkat edilmesi gerekir
gibi konuları üşenmeden yazmıştı bazıları. Dile getirilen başka bir özellikse
pahalılıktı. Restoranların, kiraların, gıda ve giyim gibi fiyatların pahalı
olduğu anlatılıyordu. Yine başka bir özellik ise Moskova’nın güvenli bir yer
olup olmadığına ilişkindi. Konuyla ilgili okuduğum notların bazıları, gece
ıssız caddelerde dikkatle yürümek gerektiği, özellikle gece vakitlerinde
parklardan uzak durulması ve metroya geç saatlerde dikkatli binilmesine ilişkin
konulardı. Özellikle bu konunun 90’lı yıllarda yaşanan ve şimdilerde gayet
güvenli olan Moskova’yla pek de ilgisi olmadığını gelince anlamıştım hemen.
İnsanın kendi deneyimleri kadar güçlü
bir bilgi yok. Bir de kesin bir kanıya varmak, daha sağlıklı sonuçlar
çıkarmak için önyargılardan kurtulmak ve yeterli gözleme sahip olmak gerekiyor. Gitmeden internette okuduğum bilgiler değerliydi elbette. Moskova’da uzun süre bir ilaç şirketinin temsilcisi olarak görev yapan bir tanıdığımla
görüşmüştüm telefonda. Orada çok mutlu zaman geçirdiğini, güzel bir şehir
olduğunu anlatmıştı uzun uzun. Onun gözlemleri önemliydi çünkü, sanat ve
edebiyat duyarlılığı olan bir insandı.
Ama dediğim gibi insan kaç kişiyle konuşursa
konuşsun yaşamadan, kendi gözleriyle görmeden, hatta tekrar tekrar
deneyimlemeden sağlıklı bir kanıya ulaşamıyor. Bu yüzden orada bir süre
yaşadıktan sonra şunu anladım ki, 90’lı yılların Moskova’sı hakkında anlatılanlarla 2000’lerin Moskova’sı arasında dağlar kadar fark vardı. Hiç değişmeyen hep aynı kalan
özellikler de vardı elbette. Bu yüzden Moskova ile ilgili çeşitli mekânları,
konuları, olayları ayrı ayrı dile getirmeden önce Moskova nasıl bir şehir diye
genel olarak değinmek istedim.
Şehirleri güzel kılan belli başlı özellikler
oluyor. Bir defa coğrafi konum ve şartlar önemli bir etken. Bir şehirde deniz,
büyük bir göl veya nehir varsa bambaşka bir hava katıyor. İkincisi de tarihsel
ve kültürel geçmiş. Daha önce kimlerin yaşadığı, şehrin ne zaman kurulduğu,
nasıl bir mimari doku ve kültürel birikim olduğu önemli oluyor. Başka bir nokta
ise ticari ve ekonomik konum. Bana göre en önemlisi ise yaşayanların ve
yönetenlerin nasıl bir şehir istediği, zihniyeti ve birikimi. Aslında bütün bu
özellikler iç içe de geçebiliyor çoğu zaman. Yani uygun coğrafi konumu
nedeniyle ekonomik ve ticari açıdan öne çıkabiliyor şehirler. Böylece uzun,
köklü bir tarihe, farklı medeniyetlere de ev sahibi olabiliyorlar. Böyle olunca
ekonomik olduğu kadar mimari, kültürel birikim gibi zenginlikler de oluşuyor.
Bu ise yönetenler üzerinde söz konusu birikimin korunması ve geliştirilmesi
için baskı ve bilinç yaratabiliyor. Aslında biraz alt yapı
ve üst yapı meselesi gibi ama bunların birbirleriyle etkileşimi daha çok. Ama
bazen de yöneticilerin bilinci ve vatanseverliği çok şeyi değiştirebiliyor.
Büyük Rusya coğrafyası açısından şunu
görüyoruz ki birçok önemli şehir Avrupa’nın en uzun nehri olan Volga nehri
etrafında kurulmuş. Nehirlerin şehir yerleşimi olarak tercih edilmesinin önemli
nedenleri, taşımacılık, sulama, şehrin su ihtiyaçları ve korunma gibi nedenler.
Ayrıca estetik olarak büyük katkısı oluyor elbette.
Moskova şehri ise adını nehrin isminden
alıyor. Nehir şehrin içinde 110 kilometre kadar dolaşıyor. Bunun Moskova’nın
güzelliğine katkısı büyük. Rusya coğrafyasının başka bir özelliği ise
topraklarının yaklaşık yarısının orman olması. Bu yüzden etrafı zaten ormanlık
olan Moskova’nın içi de kentleşme bilinci ve duyarlılık nedenleriyle ağaç ve
parklar açısından hayli zengin. Yeterince ağaç ve yeşil var deyip her yere yeni
binalar dikmeye çalışmıyorlar. Tersine şehir merkezinde her gün trafiğe
kapatılan yeni bir sokak, yeşillendirilen yeni bir alan görebiliyorsunuz. Bu
konuda en güzel örneklerden biri de şehrin merkezinde yıkılan büyük otelin
yerine, o değerli araziye, başka bir bina yapmak yerine park yapmaya karar
verilmesi mesela.
Çarlık döneminden kalan yapılar ve kent
kültürü önemli Moskova’da. Ama komünist dönem sırasında planlama, alt yapı,
yollar, parklar, metro gibi konularda büyük mesafe kat edilmiş. Bu konulara
daha sonra tek tek değineceğim ama yollar konusunda şunu söyleyebilirim ki,
öyle geniş yollar vardır ki şehrin içinde, ondan fazla şerit bulunur mesela.
Caddeler, parklar, metro gibi konular
beklediğim gibi çıkmıştı aslında. Ama beni en çok şaşırtan binalar oldu
Moskova’da. Özellikle Kaltso denilen ve şehrin merkezini çevreleyen dairenin
içinde yüzlerce tarihi ve güzel bina bulunuyor. Farklı bir sokağı göreyim diye
yollara düştüğüm her seferinde yeni gördüğüm, sürpriz ve güzel binalarla
karşılaştım hep.
Tarih, kültürel zenginlik, nüfus ve ekonomi
açısından Moskova Rusya’nın en önemli şehri. Komünizm dönemi de dikkate
alındığında sadece Rusya’nın değil bütün bölgenin başkenti gibi olmuş. Ayrıca
dünyanın iki kutba ayrıldığı soğuk savaş döneminde bu iki kutup Vaşington ve
Moskova olarak ifadesini bulmuş.
Yaklaşık 13 milyon nüfusu var. İş bulmak ve
yaşamak amacıyla diğer şehirlerden de göç alıyor. Sadece Rusya’nın diğer şehirlerinden
değil, Ermenistan, Azerbaycan, Kırgızistan, Özbekistan, Kazakistan, Tacikistan
gibi ülkelerden de çok sayıda insanın çalışmak için geldiği bir yer. Bu nedenle
dünyanın en pahalı şehirlerinden biri. Özellikle de kiralar ve gayrimenkul
fiyatları açısından.
Soğuk kışlar ise önemli özelliklerinden biri
elbette. Özellikle Ocak ve Şubat aylarında -30’lara varıyor soğuklar. Hava
sıcaklığı konusunda dikkati çeken şey ise gece ve gündüz sıcaklıkları arasında Türkiye’deki
kadar fark olmuyor. Yani gündüz -10’sa gece de -15 oluyor mesela. Aslında
Ekimden itibaren başlıyor soğuklar ve Mayıs’ta ancak geliyor bahar. Bir Afrikalı
diplomat Moskova’da kışların, beyaz ve yazın görülen yeşil renklisi olmak üzere
ikiye ayrıldığını söylemiş. Kışın oldukça fazla kar yağıyor. Ama bütün şehirdeki
iyi organizasyon ve bu konudaki birikim sayesinde yollar ve kaldırımlar hep
açık kalıyor.
Moskova mimari açıdan da önemli bir şehir.
Bazıları UNESCO’nun dünya mirası listesinde de yer alan yapılar söz konusu. En
önemli mimari yapılar arasında Kremlin, Kızıl Meydan, Kolomoskoe’da bulunan
Yükseliş Kilisesi, Novodemiç Manastırı, Kurtarıcı İsa Kilisesi, Tsaritsino Park
Bölgesi, Bolşoy Tiyatrosu gibi yapılar bulunuyor.
Moskova’nın kuruluş tarihi 1147 olarak kabul
ediliyor. 12. ve 14. yüzyıl arasında mimari yapılarda genellikle ağaç kullanımı
söz konusu olmuş. Ancak istilalar ve yangınlar bu tür yapılara kolay zarar
verdiğinden, 14. ve 15. yüzyıldan itibaren taş mimarisi yaygınlaşmaya başlamış.
1812 yılındaki büyük yangın önceki dönemlerde inşa edilen yapılara büyük
zararlar vermiş.
20. yüzyıl başlarında Moskova ısıtma ve su
sistemleri, sokak aydınlatması ve asfalt yollar gibi unsurlarla tanışmaya
başlıyor. Komünizm sonrasında özellikle birinci beş yıllık kalkınma planı ile
şehir yeniden ele alınıyor ve birçok cadde genişletiliyor ve parklar yapılıyor.
Moskova’nın şehir olarak kuruluşu 1147 yılı olarak
esas alınarak her yıl Eylül ayı başlarında yapılan Moskova şehir günleri
oldukça güzel ve hareketli geçiyor. 500’den fazla etkinlik ve 300 civarında
irili ufaklı konser oluyor. Büyük kutlamalar
yapılıyor ve özellikle şehir merkezi gelin gibi süsleniyor. Sadece şehir günü
için değil, çeşitli etkinlik ve festivaller kapsamında da sokak sokak meydan
meydan süsleniyor Moskova. Bana göre en güzel süslemeler ise yılbaşı için
yapılanlar.
Yorumlar
Yorum Gönder