İnsani Gelişme Endeksi ve Rusya

 

İnsani Gelişme Endeksi (İGE) Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı tarafından hesaplanıyor ve insani gelişmenin şu üç temel boyutuna yoğunlaşıyor: uzun ve sağlıklı yaşam, bilgiye erişim ve iyi bir yaşam standardı. Endeks temel vurgusunu ise ekonomik büyümeye değil insanların ve onların yeteneklerinin nihai kriter olması gerektiği üzerine yapıyor.

 

Adı geçen Kuruluşun sayfasında ifade edildiği üzere söz konusu endeksin, kişi başına benzer milli gelir düzeyine sahip ülkelerin nasıl farklı insani gelişme sonuçları elde edebileceğini ve ulusal politika seçimlerini sorgulamak için de kullanılması mümkün.


 

Mülkiye’nin efsane hocalarından Prof. İsmail Türk “politika mümkün olanı yapma sanatıdır,” derdi. Hiç kuşku yok ki politika dediğimiz şey aynı zamanda tercihleri ve öncelikleri de gündeme getiren bir kavram. Bunu belirleyen şey de koşullar, ideolojiler ve yöneticilerin kapasitesi.

 

Dolayısıyla ekonomik büyüme olup olmadığı kadar yanında neyi getirdiği ve neyin tercih edildiği de önem taşıyor. Fakat uluslararası karşılaştırma yaparken ülkelerin son derece farklı tarihsel, kültürel ve sosyolojik koşullardan geldiğini unutmamak gerekiyor. 

 

Örneğin sanayi devrimine baktığımızda Avrupa’daki hızlı sanayileşme ile birlikte düşük ücretler, sağlıksız çalışma koşulları ve yoksulluğun at başı gittiğini görüyoruz. Fakat sonrasında, zenginleşme, sosyal bilinç ve politikalar yaşam standardındaki yükselmeyi beraberinde getiriyor. 

 

Rusya’da ise sanayileşme emarelerinin belirdiği fakat çelişkilerin sürdürülemez hale geldiği 20. yüzyıl başlarında Bolşevik Devrimin meydana gelmesi bambaşka bir hikaye çıkarıyor ortaya. Komünist sistem temelinde herkese iş, barınma, sağlık ve eğitim hakkı sunuluyor. Bugün sistemin başarısı ve insanların yaşam standardı konusunda farklı tartışmalar olsa da yapılan bazı anketler Sovyetler dönemine olan özlemin arttığını gösteriyor.

 

90’lardaki çöküşse büyük bir hayal kırıklığı yaratıyor ve Rusya sıfırı görüyor deyim yerindeyse.

 

Bu noktada, 2015 yılında Nobel Edebiyat Ödülünü kazanan Svetlana Aleksiyeviç’in İkinci El Zaman  adlı kitabından birkaç satır aktarmak istiyorum:

 

“Bir anlatıcıdan: Gorbaçov’u eleştirsem de iyi karşıladım… O… şimdi anlaşılıyor ki o da bizim gibi hayalperestmiş. Düş görüyormuş. Böyle denebilir. Ama hazır değildim Yeltsin’e. Gaydar’ın reformlarına. Bir günde paralar uçup gitti. Paralar… ve hayatımız…Bir anda değersizleşti. Aydınlık gelecek yerine şöyle demeye başladık: Zenginleşin, parayı sevin…”

 

“Genç bir anlatıcıdan: Kapitalizmi annem ve babam sipariş etmedi… Bu sipariş benim, benim gibilerin, hapiste kalmak istemeyenlerin. Gençlerin, güçlülerin, bizim için kapitalizm ilginç bir şey; heyecanlı bir macera, risk…Sadece para değil, Bay Dolar değil…”

 

İşte bugünkü Rusya söz konusu hikayenin hem avantajlarına hem de dezavantajlarına sahip bir şekilde kalkınmasını artırmaya çalışıyor. Dolayısıyla Rusya ile ilgili rakamlara bakarken 90’larda dibi gören ve yeniden yükselmeye çalışan bir ülke olduğunu hatırda tutmak gerekiyor.

 

Bu girizgâhtan sonra İnsani Gelişme Endeksi (İGE) 2020 Raporunda Rusya’nın nasıl bir yere sahip olduğuna bakıldığında şu hususların öne çıktığını görüyoruz:

 

1.Söz konusu endekste ilk üç sırayı Norveç, İrlanda ve İsviçre alıyor. Almanya 6, İngiltere 13, ABD ise 17. sırada yer alıyor. Listede Rusya 52, Türkiye ise 54. sırada. Bu noktada vurgulanması gereken Rusya’nın 2010 yılında 65. sırada iken 10 yılda 52. sıraya yükselmiş olması.

 

2.Yaşam beklentisinin en yüksek olduğu ülkeler, Japonya, Singapur, Hong Kong, Avustralya gibi ülkeler. Örneğin yaşam beklentisi Japonya’da 84,6. Bu rakam Rusya’da 72, Türkiye’de 77 seviyesinde. Rusya’nın bu konuda son yıllarda hızlı bir ilerleme sağladığını söylemek mümkün. Zira 2010 yılındaki yaşam beklentisi 67 seviyesindeydi.

 

3.Genelde gelişmiş ülkelerde okul yılının orta değeri (medyan) 13-14 aralığında seyrediyor. Bu rakam Rusya’da 12, Türkiye’de ise 8 yıl seviyesinde. Rusya’nın eğitim göstergeleri hem kadınlar hem de erkeklerde Avrupa ülkelerine yakın şekilde. Dolayısıyla bu alanda önemli bir dezavantaj söz konusu değil. Eğitimin niteliğine ilişkin tartışmalarsa önemini koruyor elbette.

 

4.İGE kişi başı gelir sıralamasında Norveç, İsviçre ve İrlanda ilk sıraları alıyor. Rusya 49, Türkiye ise 54. sırada yer alıyor. Rusya özellikle 2014 yılından itibaren baş gösteren sorunlar ve kurdaki değer kaybı nedeniyle önemli bir kayıp yaşamış durumda. Hali hazırda 11 bin dolar civarında kişi başı gelir rakamı söz konusu. Dolayısıyla Rusya’nın söz konusu endeksteki en önemli zayıflığı gelir ve bunun paylaşımı konusu.

 

5.Gelir dağılımındaki duruma bakıldığında, örneğin Norveç’te en fakir yüzde 40’ın milli gelirden aldığı payın yüzde 23, en zengin yüzde 10’un yüzde 21, en zengin yüzde 1’in aldığı payın yüzde 9 olduğu görülüyor. Rusya ile ilgili dikkat çeken  husus en fakir yüzde 40’ın gelirden 18, en zengin yüzde 1’in gelirden yüzde 20 pay alması. Türkiye’de ise en zengin yüzde 1 gelirden yüzde 23 pay alıyor.

 

6.Rapordaki kadın erkek eşitsizliğini değerlendiren endekse göre  İsviçre 1., Danimarka 2. sırada yer alıyor. ABD 40. sırada, Rusya 50., Türkiye ise 60. sırada bulunuyor. Peki bu nasıl oluyor? Yani kadınları her yerde aktif olarak gördüğümüz Rusya’nın sıralaması neden böyle? Bu başlığın alt kırılımlarına bakıldığında doğumda anne ölümleri, parlamentodaki kadın oranı, işgücü, eğitim gibi şeyler var. Rusya’yı bu sıralamada gerileten özellikle kadınların parlamentodaki oranı. Bu oran örneğin İsveç ve Finlandiya’da yüzde 47 iken Rusya’da yüzde 16 seviyesinde.

 

7.Sonuç olarak, Rusya’nın söz konusu endeksteki durumunun ilerlemesi için öncelikle yapısal sorunlar çözülerek gelirin artırılması, adil kazanç, dağılım ve vergilendirme, yoksul kesimin durumunun düzeltilmesi, kadınların siyasette daha aktif rol alması gibi konular önem taşıyor kanımca.

Yorumlar