Gerçekçilik özellikle
19. yüzyıla damgasını vuran önemli bir edebiyat akımı. Olağan hayatın olduğu
gibi ve ayrıntılarıyla ele alınmasını savunan akım bilahare toplumcu bakış
açısını da beraberinde getiriyor. Rus ve dünya edebiyatının çok önemli isimleri
olan Turgenyev, Tolstoy ve Dostoyevski akımın önemli temsilcilerinden. Dostoyevski
ise hepimiz Gogol’un “Palto”sundan çıktık diyerek Gogol’a gönderme yapıyor.
Nikolay Vasilyeviç Gogol 1809
yılında Ukrayna’da, derebeyi bir ailede doğuyor. İyi bir eğitim alıyor ve
edebiyata merak salıyor. Yazar, Dostoyevski’nin de vurguladığı gibi geleneksel
Rus gerçekçiliğinin kurucularından biri olarak değerlendiriliyor.
Çocukluğunda
Ukrayna’yı, halk kültürünü, köy hayatını çok iyi gözlemliyor Gogol. Rusya
toplumunu ve Çarlık Rusya’sındaki bürokratik tıkanıklığı, memuriyeti, hiyerarşi
saçmalıklarını ve toplumsal sorunları oldukça iyi analiz ediyor. Bu konuları
çoğu zaman ironik şekilde, taşlamalarla ele alıyor yapıtlarında.
Müfettiş, Palto, Burun
gibi öyküleri ve Ölü Canlar adlı kitabıyla Rus ve dünya edebiyatında çok önemli
bir yere sahip.
Moskova’da Gogol’un
müzeye dönüştürülen evini ziyaret ederken hayatındaki ilginçlikler, ölüm anı ve
belki de burnuna olan takıntısı gibi konular da meşgul ediyor zihnimi.
Birçok yazarın başına
geldiği gibi Gogol da başlangıçta anlaşılamıyor aslında. Lise sonrası
Petersburg’a getirdiği şiirleri eleştirmenler tarafından alayla karşılanınca
yakıyor. Bilahare Puşkin’le arkadaş oluyor. Onun zevkine ve eleştirilerine çok
güveniyor. Puşkin’in düelloda zamansız ölümü oldukça sarsıyor onu.
Gogol zamanla dinsel
bir havanın etkisine giriyor ve Ölü Canlar’ın ikinci cildini yazıyor. Fakat
beğenmeyip yakıyor. Kudüs’e gidip hacı oluyor. Kilise çevrelerinin ve bazı din
adamlarının etkisine giriyor ama bir tür git geller yaşıyor daha çok. 1852
yılında Moskova’da yarı çıldırmış şekilde ölüyor büyük yazar.
Palto öyküsü Rus
edebiyatında dönem yazarları arasında büyük etki yaratıyor. Gogol’un
Palto’sundaki ve diğer öykülerindeki ezilmiş ve dışlanmış tipler Rus
edebiyatında çokca karşımıza çıkıyor.
Palto öyküsünün
başkahramanı Akaki Akakiyeviç adında 9. derecen bir kalem efendisi. Diğer
memurların pek önemsemediği, tersine yer yer dalga geçtikleri biri. O ise
yazıları temize çekmekten, işini yapmaktan başka bir şey düşünmeyen, kızıla
çalan saçları seyrekleşmiş, gözleri bozuk bir adamcağız.
Yazarın anlatımıyla
Petersburg’da yılda dört yüz Ruble ya da daha az geliri olan memurların yaman
bir düşmanı vardır. Bu düşman Kuzeyin soluk kesici ayazından başkası değildir.
İşte öykümüzün
kahramanı paltosunun iyice yıprandığını acıyla anladığında terzi Petroviç’e
gider ve yamalarla işin çözülmesini umar. Ancak terzi paltonun pelteye
döndüğünü, dikiş tutmayacağını söyler. Akaki Akakiyeviç bu gerçeği kabul etmek
istemez ama sonunda başka çaresi olmadığını anlar ve tasarruf etmeye başlar.
Seksen Rubleye ihtiyacı vardır. Akşam çaylarını bırakma, mum yakmama, daireye
gidip gelirken kundurası yıpranmasın diye yolun düzgün yerlerini seçme gibi
tedbirlerle para biriktirmeye başlar.
Sonunda o gün gelir ve
Akaki Akakiyeviç yeni paltosuna kavuşur. Son derece mutludur. Hatta eski
paltosuyla yenisini yan yana koyar. Kendini tutamaz güler.
Dairedekiler başına
üşüşür ve bunu ıslatmak gerekir diye tuttururlar. Sonunda memurlardan biri,
küçük memurlarla arkadaşlık edebilecek kadar alçakgönüllü olduğunu göstermek
için partiyi kendi evinde düzenleyebileceğini söyler.
Akaki Akakiyeviç akşam
paltosuyla fakirlerin sokaklarından zenginlerin sokaklarına doğru keyifli bir
yolculuk yapar. Parti evinde yemekler, içkiler ve oyunlar arasında sıkılır ve
sonunda kendini dışarı atar.
Issız bir sokakta
karşısına çıkan iki kişi onu yere serip, paltosunu çalar. Ne yapacağını
bilemez. Avazı çıktığı kadar bağırır sokaklarda. Bekçi, komiser gibi kişilerle
görüşmeler yapar sonrasında ama kimse onu pek ciddiye almaz. Sonunda tavsiye
üzerine önemli bir kişiye ulaşmaya çalışır. Bu kişi bir generaldir. Fakat iyi
karşılamaz onu, böyle bir konuyla nasıl karşıma gelirsin diye azarlar.
O gün eski paltosuyla
dert içinde sokaklarda yürürken hasta olur ve kısa bir süre sonra da ölür.
Fakat öykü burada bitmiyor. Devamına okuyacaklara haksızlık olmasın diye yer
vermek istemiyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder