Doğada, daha
sağlıklı ve gelişmiş türlerin ortaya çıkması için kuvvetli olanın seçimine yönelik
basit kurallarla, içgüdüsel olarak yerine getiriliyor üreme işlevi. Peki ya
insanda? Özünde güçlü ve güzel olanın bulunmasına dayanmakla birlikte, insanın seçimi
daha karmaşık bir süreç. Kültürel, psikolojik unsurlar etkili oluyor. Böylece
insandaki aşk ve belki de üreme faaliyeti bunu süsleyen, biçimlendiren,
yücelten bir çok etkiye açık hale geliyor.
Türün devamını
sağlamak, önceden tasarlanmış, belirlenmiş ve bütün canlıları ilgilendiren, farkında
olalım veya olmayalım hayata ilişkin çok önemli bir unsur gibi. Eğer bu yolda ilerliyorsak bir
mutluluk kaynağı da yakalıyoruz sanki. Bu konu annelere sorulabilir.
İyi de aşk
dediğimiz şey de ne oluyor? Öylesine yücelmektedir ki aşk, belki de üreme
konusuyla ilgisi yok gibi bir sonuç ortaya çıkıyor. Bu, birini arama, bulma
sürecindeki etkileşim neden bu denli duygusal ve çoğu zaman acı içeren bir
yapıya bürünmektedir öyleyse? Sanırım bütün canlıların öncesinde ve sonrasında yaşadıklarıyla
en önemli faaliyeti karşı cinsle buluşması. İnsanın da karşı tarafa gidişi
böylesine önemli ve hayati bir eylem. Bu nedenle görkemli bir yürüyüş ve
yaşanan hayal kırıklıkları acı veriyor. İstediğine ulaşmak ve hayatı paylaşmak
ise güzel bir mutluluk kaynağı.
Dolayısıyla aşk bir
kendini gerçekleştirme süreci belki de. Bütün bu yaşadığımız sarhoşluk hali,
acılarımız, coşkularımız bize ait ve bizden çıkıyor. Her ne kadar hep
karşıdakinden, muhatabımızdan söz etsek de bunu yaşayan biziz, büyük olan
bizdeki coşkunun, heyecanın, korkunun büyüklüğü. Marcel Proust’un söylediği
gibi.
Kavuşamayınca aşk
büyüktür ya da o zaman daha güçlü aşktan söz edilebilir denir ya hep. Eğer her
iki tarafta istediği halde kavuşmak mümkün olmuyorsa bu sorunsal tabi. Aksi
takdirde yanılgı. Belki de asıl önemli olan muhataba verilen sözün tutulması,
fedakarlık. Eğer insan istemesine rağmen, muhatabında yankılanan coşkusuna
sadık kalamıyorsa, verdiği sözleri tutamıyorsa ve fedakarlık yapamıyorsa bu bir
sorun. Yani pişmanlığın en acı olanı da aşk yolunda yaşananı.
Sonuç olarak, aşk
büyüktür çünkü, insan için hayatta yüz yüze gelinecek en önemli deneyimlerden
biridir, beğendiği ve istediği birine ulaşmasıdır, bu yürüyüşünde kabul görmesidir.
Böylece mutlu anların kilidini açan bir anahtar gibidir aşk.
Yine de yeterince
açıklayamaz hiçbir girişim aşkı. Bu insanın doğası ve yapısı kadar karmaşık bir
konu. Belki de bu yüzden rasyonel bir arayış da değil. Aşk hesapsız bir
gidiştir çünkü.
Ve son olarak
Graham Green’in Aşkın Sonu adlı romanında söylediği gibi neticede aşıklar hemen
hemen daima masumdurlar.
Yorumlar
Yorum Gönder