Kamergensky Caddesinde bir yaz günü değil.
Karlı bir Ocak günü. Ama kış da olsa bu caddede yürümek güzeldir her zaman. Çünkü her an sıcacık,
güzel bir kafeye gidebilme ihtimali vardır. Bu ise soğukta daha fazla yürüme
konusunda cesaret verir.
Yürüyüş sonrası kendimize güzel bir yer seçiyoruz.
Sokağı gören bir masaya oturup menüyü inceliyoruz. Kış çayları bölümü hayli
zengin. Tatlılar da fena görünmüyor. Bu arada Moskova’da görülmesi gereken
yerlerden söz ediyoruz arkadaşımla. Daha az bilinen ve ilginç yerlerden. Bir
ara “Tsereteli’nin elma’sını gördün mü” diye soruyor. “Tsereteli’nin elması
mı?”, diye yanıtlıyorum şaşırmış şekilde. “Evet”, diyor gizemi sürdürmeye
niyetli bir ses tonuyla.
“Tsereteli
Müzesi adında bir müze var. Bahçesinde bir elma duruyor, ilginç, büyük bir şey,
gör bence, daha fazla bir şey de sorma. Olayın büyüsü bozulmasın.”
Ah şu büyü meselesi! Üstelemeyip susuyorum
artık. Ama ilk iş olarak müzeyi ziyaret etmeye karar veriyorum.
Moskova’daki en önemli müzeler arasında,
çarlık dönemine ait eşyalar, mücevherat, arabalar, askeri malzemeler gibi
şeylerin sergilendiği Kremlin, Rus ressamların eserlerinin sergilendiği
Tiyetrekovskaya Galeri, yine farklı türdeki eser ve kalıntıların sergilendiği
Devlet Puşkin Müzesi bulunuyor. Farklı özelliklerde onlarca önemli müze var ama
örneğin Tsereteli Müzesi fazla bilinen bir yer değil.
Ertesi gün kar taneleri kuşatıcı bir edayla
düşüyor Sadovaya’nın kaldırımlarına. Ama yürümeye engel olacak türden değil. Hem
kar yağarken yürümek zevkli bir şey bana kalırsa.
Yürürken elma kavramı üzerinde düşünüyorum bir
ara. Her gün bir taneye yemeye çalıştığım, pek sevdiğim bir meyve. Adem ve
Havva’nın yasak elmasından tutun, Apple’in, daha doğrusu Steve Jobs’ın
ısırılmış elmasına kadar sembol bir meyve o.
Dini metinlere göre, Adem ve Havva yasak
meyveyi yedikleri için cennetten kovulmuşlar malum. Meyveyi yediklerinde
üzerlerinin çıplak olduğunu görmüş ve incir yapraklarıyla örtünmüşler. Meyvenin
elma olup olmadığı tartışma konusu olsa da bir metafor olarak bu ifade
genellikle yasadışı veya ahlaka aykırı kabul edilen herhangi bir zaaf veya
zevki ifade ediyor.
Bir ara babaannemin kilere sakladığı elmaların
kokusu geliyor aklıma. Kardeşlerimle oyunlarla anahtarı ondan nasıl çaldığımızı
hatırlıyorum.
Sadovaya’nın geniş kaldırımlarında, karın
sakinleştirici etkisiyle düşünceler içinde yürümeye devam ediyorum. Pireçistinkaya
Caddesine vardığımda heyecanım artıyor iyice.
Tsreteli’nin elma’sı nasıl bir şey acaba? Müzenin
bahçesinde büyük bir şey demişti arkadaşım.
Zurab Tsereteli’nin hayatıyla ilgili okuduğum
şeyler geliyor aklıma. İlginç biri. 1934 doğumlu. Gürcü asıllı. Ressamlık,
heykeltıraşlık, mimarlık gibi bir çok mesleği icra edebilen yetenekli ve
üretken bir sanatçı. Özellikle eski Moskova belediye başkanı Lujkov ile olan
dostluğu nedeniyle birçok çalışmaya imza atmış. Kurtarıcı İsa Klisesi, Manej
meydanı gibi bir çok mekanın rekonstrüksiyonunda rol almış. En önemli
eserlerinden biri de Kırım Köprüsü yakınlarındaki Büyük Petro Heykeli.
Artık Müzedeyim. Hemen bahçeye yöneliyorum. İçine
insanların girebildiği büyük bir elma heykeli duruyor. İçeri girince gerçekten
şaşırıyorum. İç duvarlar ilginç gerçekten. Burada söz edemeyeceğim içerikte kadın
erkek figürleriyle dolu. Hem göreceklere haksızlık olmasın diye daha fazla detaya
girmek de doğru olmaz.
Gördüklerim yasak elma konusunda bir yorum
tabi, belki de bir tür kafa bulma. Ama şu açık ki Moskova’da sanatın özgür ortamına
dair bir kanıt sayılabilir Tsereteli’nin elma’sı.
Yorumlar
Yorum Gönder