Alman yazarlar on üç
kez Nobel Edebiyat ödülünü kazanmış. Bu açıdan bakıldığında İngiliz ve Fransız
edebiyatından sonra üçüncü sırada yer alıyorlar. Thomas Mann, Herman Hesse,
Heinrich Böll, Günter Grass, Herta Müller önemli yazarlardan bazıları.
Nobel Edebiyat Ödülü
1972 yılında Heinrich Böll’e veriliyor. Kuruluşun sayfasında, kendi zamanına
getirdiği geniş perspektif ve karakterize etmedeki duyarlı hünerlerinin bir
birleşimi ile Alman Edebiyatına getirdiği yenilik nedeniyle söz konusu ödülün
verildiği yazıyor.
Böll (1917-1985) bir
marangozun oğludur. Liseyi bitirdikten sonra üniversiteye başlar ama askere
alındığı için yarım kalır eğitimi. Alman dili ve edebiyatı konusundaki
eğitimine ancak savaş sonrası devam edebilir.
Yazar savaşta birkaç
kez yaralanmış ve bir süre cephe gerisinde görev yapmış. Eserlerinde anlamsız
yere ölüme giden, bir karartmada, hastane odasında, barakada kaderini bekleyen,
ayağı kolu kesilen sıradan insanların öykülerini anlatır genelde.
Böll’ün nasyonel
sosyalizme, siyasal sisteme, savaşa, kiliseye ağır eleştirileri olmuş. Genelde
sıradan insanların hayatına kendi deyimiyle “insancıl bir kamera” yöneltmiş, onların
günlük hayatlarını, yaşam mücadelelerini ele almış.
Yolcu Sparta’ya
Varırsan Eğer adlı kitap dünya öykücülüğü açısından bir köşe taşı. Sadeliğin,
duygunun ve ustalığın baş yapıtı. Süslemelere, ağır betimlemelere girmeden, arı
ve rahat bir dille yazılmış öyküler İkinci Dünya Savaşında yaşanan acıları, bu
savaşa sürüklenen insanların dramını, içine düştükleri anlamsızlığı, o korkunç
savaş makinasının nasıl herkesi ezip geçtiğini ve savaşa katılan bu insanların
yaşadığı nefreti dile getiren muhteşem bir kitap.
Köprüde adlı öyküsünde
aşkın masumiyeti ve umursamazlığının ustaca anlatıldığını görürüz. Savaşta
bacaklarını kaybeden bir adama bir köprüde gelen geçeni sayarak istatistik
tutma işi verilir. O ise işini titizlikle yapar ama üstlerine bir sürprizi
vardır. Bir dondurmacıda çalışan ve aşık olduğu kızı saymaz hiç. Sayıların
anlamsızlığına, yüzde hesaplarının hiçliğine dönüştürmez onu. Bunu ne üstleri
ne de sevgilisi bilir.
Yolcu Sparta’ya Varırsan
Eğer adlı öyküde ise savaşta yaralanıp bir kamyonla ölülerin arasında tesadüf
eseri kendi okuduğu liseye getirilen bir gencin hisleri, kol ve bacaklarını
nasıl kaybettiği eşsiz bir duyarlılık ve ustalıkla anlatılır.
Bir marangozun oğluydu
Böll. Edebiyat sevgisi lise sonrası çalıştığı kitapçıda perçinlendi belki de. Savaş
koşullarını yaşadı, oraya insancıl bir ayna tuttu ve anlamsız yere ölüme giden
askerleri anlattı. Ama onun asıl başarısı öykü dili ve tekniğindeydi. Bir kez
daha sadeliğin ve duygunun gücünü gösterdi bize.
Yorumlar
Yorum Gönder