Nazım’ın 'Memet'i


Nazım Hikmet’in 'Memet'i, öz oğlu ressam Mehmet Nazım 67 yaşında Paris’te hayata veda etti. Mehmet Nazım hayatı boyunca babasından pek söz etmemiş, Ona kırgın kalmıştır belki de…

Nazım'ın hayatında en tesir edici anlardan biri de Galina ile Varna’ya yaptıkları gezi sırasında Nazım’ın kendinden geçmiş gibi elini Türkiye tarafına uzatıp, o büyük özlemi bütün benliğiyle yaşadığı andır. Nazım o akşam “Memet” adlı o meşhur şiiri yazar.


Nazım Hikmet Türkiye’den ayrılması gerektiğinde üç aylık oğlunu da Türkiye’de bırakmak zorunda kalmıştır. Onu on yıl sonra annesi Münevver ile Varşova’ya kaçtıklarında görebilmiştir. Tabi çok şey değişmiştir. Nazım büyük aşkı Vera ile ayrı bir hayata başlamıştır artık. Ama oğlunu da görebilmek ister. Sonrasında Nazım Münevver'in oğlunu kendisine göstermediğinden dolayı çok üzülmüş ve dertlenmiştir.

Vera'nın anlattığına göre Nazım'ın cenaze töreninde Münevver ve oğlu Mehmet de hazır bulunmuşlar. Vera’nın kızı Anna Stepanova o anı şöyle anlatıyor. “Birisi Novodeviçi’de çukurun karşı tarafında duran yaşıtım erkek çocuğunu gösterip, “Nazım'ın oğlu”, dedi, o zaman karşımdakinin çalışma odasındaki fotoğrafla aynı güzel yüz olduğunu anladım.”

Bir gün Nazım Vera’ya şöyle der: “Mehmet büyüyecek ve mutlaka Anyuta’ya (Vera’nın kızı) aşık olacak.” Vera ise Nazım’ın ölümünden sonra yazdığı kitabında şöyle söylüyor: “Hayır Nazım böyle olmadı, sadece Anyuta değil sen de görüşemedin oğlunla. Yegane görüşmeniz pek çok badirenin ardından annesiyle Varşova’ya geldiklerinde oldu. Sonra sen onunla görüşme şansından mahrum bırakıldın. Kim bilir belki de Mehmet'le buluşman ileride olur. Hiç değilse buna inanmak istiyor insan…”

Anna Stepanova’nın anlattığına göre Nazm’ın Vera ile evlenmeden çok önce hazırlattığı vasiyetnamesinde ölümünden sonraki telif gelirleri oğluna ve Türkiye Komünist Partisine bırakılmış. Vera  ise hakkı olmasına rağmen herhangi bir yasal girişimde bulunmamış.

Nazım Münevver ile yakınlaştığı o anı ise şöyle anlatıyor: 1948'de kuzenim Münevver hapishanede ziyaretime geldi. İçeri bir güzellik girmişti. Mis gibi Fransız parfümü kokuyordu. Bir taşra hapishanesinde parfüm kokusunu hayal edebiliyor musun?”

Münevver Moskova’daki cenaze töreninde Nazım’a usulca sokulur, Vera’nın her sabah alışkanlıkla kırmızı karanfil iliştirdiği ceket cebinden öper onu…

Sanırım yazıyı o şiirle sonlandırmak en iyisi olur:

Karşı yaka memleket,
Sesleniyorum Varna’dan
İşitiyor musun?
Memet! Memet!

Karadeniz akıyor durmadan
Deli hasret, deli hasret
Oğlum, sana sesleniyorum,
İşitiyor musun?
Memet! memet!

Yorumlar