Nazım Hikmet ve milliyetçilik


Nazım Hikmet bir komünistti. Kendisini bu şekilde tanımlamış ve bu yolda mücadele etmişti. Çocukların aç yatağa girdiği, bazıları en pahalı okullara giderken bazılarının tarlada, sokakta çalıştığı bir dünya değil, her çocuğun süt içebildiği, eğitim alabildiği bir dünya hayal etmişti. 

Nazım Hikmet ve milliyetçilik konusunu birlikte ele almamın bir nedeni var elbette. Çünkü Nazım Hikmet vatandaşlıktan çıkarıldı, başka ülkelere sığınmakla, şunu yapmakla, bunu yapmakla suçlandı. Güya kendileri ülkelerini çok seviyordu ve Nazım Hikmet vatan haini idi. Keşke Nazım kadar yürekleri olsaydı da kafa tutmayı bilselerdi, çoğu ülkeden önce kurulan uçak fabrikasını kapamasalardı örneğin.



Nazım Hikmet’i bir komünist, vatan haini diye niteleyenlere göre Nazım Hikmet milliyetçi olamazdı. Peki Nazım ne yaptı? Türk kültürünün, Türk dilinin dünyada bilinmesi, yücelmesi için öyle şeyler yaptı ki, onu suçlayanların boş ve hesaba dayanan milliyetçilik söylemlerinin çok ötesinde hizmet etti halkına.

Nazım Hikmet mecbur kaldığı için Türkiye'den ayrıldı. Gittiği ülkede her zaman Türklerin, Türkiye'nin çıkarlarını savundu. Bulgaristan'a, başka ülkelere oradaki Türk azınlıkların sorunları ile ilgili çözüm aramak için gidiyordu. Türkçeyi, Türk kültürünü çok özlediğinde Bakü’ye gidiyordu sık sık. Şiirlerini okuyor, gençlerle buluşuyor, hasret gideriyordu. Memleketini, halkını çok seviyordu. Bağımsız olmasını, sanayileşmesini istiyordu. Bu anlamda Nazım'ın elbette milliyetçi bir tarafı vardı. Ama o evrensel barışa, halkların dostluğuna da inanıyordu.

Nazım'ın başkan seçildiği Kahire'deki Asya Afrika Yazarlar Birliği toplantısında bir delege kürsüye gelerek Nazım'ın Sovyet pasaportu taşıdığını ve oy kullanamayacağını söylemişti. Nazımsa sakin şekilde kürsüye ilerledi ve şöyle dedi: “Halkının dilinde yazan şair elbette ülkesini temsil edebilir.”

Fakat nasıl oluyor da bazıları ülkemizi kendilerinin daha çok sevdiğini iddia edebiliyor? Bunu daha çok kimler yapıyor? Bu milliyetçilik ve bazı diğer konular nasıl oluyor da birilerinin tekelinde oluyor? Onlar bunu istedikleri gibi yorumluyor, kendine mal ediyor ve nemalanıyor. Başkalarını bunun dışına koyuyorlar. Bana kalırsa ülkesini sevmeyen yoktur. Ölçüsü de çalışmak, üretmek, bağımsız düşünebilmek ve başkalarının hakkına saygı göstermektir.

Mihri Belli, aslına bakılırsa milliyetçilik, ulusalcılık meselesi de solun işidir, diyordu. Çünkü bilgiyi, mücadeleyi ve çalışmayı gerektirir. Tabii bu bir sağ-sol tartışması değil ama bu kavramın ne denli karmaşık olduğuna da işaret ediyor.

Sonuç olarak Nazım’ın şiirlerini okumuş, hayatını incelemiş olan herkes gibi ben de biliyorum ki, Nazım bir vatanseverdi ve halkının gönlünde müstesna bir yer edindi.


Yorumlar

Yorum Gönder