Güçlü ve çok üretken bir yazar: Joyce Carol Oates


Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı’ndaki seminerlerde hocamız bir seferinde Oates’in her cümlesi “Çünkü” ile başlayan “Hafifletici nedenler” adlı öyküsünü okumuştu. Dikkatle dinledik. Sonra uzun süre tartışmıştık. Esasen uygun, sessiz bir ortam olmadığında öykü dinlemek çok iyi olmuyor. Bu yüzden yazarın bu öyküsünün de içinde olduğu bazı öykülerini yeniden okuma düşüncesi hep aklımdaydı ve bunu yakın zaman önce gerçekleştirdim. “Hafifletici nedenler”  son zamanlarda okuduğum en sarsıcı öykülerden biri.

Joyce Carol Oates çağdaş Amerikan edebiyatının en önemli isimlerinden biri. 1938 doğumlu yazarın ilk kitabı 1964 yılında 26 yaşındayken yayımlanmış. Yazar aslında 14 yaşında başlamış öykü yazmaya. İlgisini fark edince babaannesi ona bir daktilo vermiş ve yazar deyim yerindeyse hiç durmamış. 


Bugüne kadar 58 roman, oyunlar, çok sayıda öykü, şiir ve kurgu dışı kitaplar yazmış. Her gün sabah sekizden bire kadar yazıyla uğraşan, çok üretken bir yazar. Çok sayıda ödül almış ve yazarlık dersleri vermiş. Ulusal Kitap Ödülü, O. Henry Ödülü ve Kudüs Ödülü bunlardan bazıları.

1980'lerin başında aynı zamanda hem empati hem de tiksinti uyandıran Grotesk karakterler içeren öyküler yazmaya başlamış. Kafka'dan derinden etkilendiğini ve James Joyce'la yazın akrabalığı hissettiğini söylemiş.

Oates’in romanlarında takıntılı yaşamları kan dökülmesine ve kendi sonlarına neden olan, kontrollerinin ötesindeki daha büyük kuvvetlerin etkisindeki Amerikalı bireyler anlatılıyor. Sıkça görülen temalar arasında yoksulluk, cinsel istismar, sınıf gerilimleri, iktidar arzusu, kadın çocukluk ve ergenlik ve bazen de doğaüstü durumlar yer alıyor.

Oates Katolik olarak yetiştirilmiş, daha sonra ateizmi benimsemiş. Fakat bir dergiye verdiği röportajda şöyle demiş: “Ben, dinin her zaman bizimle olan derin güçlerin, derin yaratıcı, gizemli güçlerin bir tür psikolojik tezahürü olduğunu düşünüyorum.” 

Şiddet unsurları neredeyse bütün eserlerinde var. Yazar çoğu kez “Neden yazılarınız bu kadar şiddet içeriyor sorularına maruz kalmış ve yazdığı bir makalede biraz da tepki duyarak bu soruya cevap vermiş.

Mutluluğun '' kültürel bir norm” olarak belirlendiğini, bu nedenle ondan herhangi bir sapmanın sadece acıma değil aynı zamanda suçlanmaya da neden olduğunu dile getirmiş.

Yapıtlarında şiddet unsuru olan erkeklere bu sorunun sorulmadığını belirtiyor ve hayatın içinde şiddetin zaten var olduğunu, yoksa mutsuz bir çocuklukla bağlantı kurmanın saçma olduğunu söylüyor makalesinde.

Sonuçta, ciddi bir yazarın tanıkları olacağını, gerçekliği sanatının hizmetinde yeniden yapılandıracağını, kesinlikle eşsiz bir estetik vizyon ve biraz da dil kabiliyeti olmasını umacağını, ancak gerçekliğin her zaman, tıpkı alfabe gibi temel olacağını vurguluyor.

İş Bankası Yayınlarından çıkan ve Grotesk öykülerin yer aldığı “Lanetliler” adlı öykü kitabı gerçekten ilginç. Yazarı farklı kılan şeyler sıra dışı hayal gücü, estetikten taviz vermemesi ve üretkenliği  yanında şiddet ve sevgi arasında kurduğu ilginç bağlantı. Yazarın çoğu zaman kendileri dışındaki güçler tarafından kontrol edilen kahramanları ve şiddetlerine giden yoldaki tuhaf sevgi unsurları düşündürücü. 

Oates kendisiyle yapılan bir röportajda “Hangi kitabın sizin üzerinizdeki etkisi çok büyük? Hangi kitabı siz yazmış olmak isterdiniz?” sorusuna şu yanıtı vermiş:

“Lewis Carroll’un Alice Harikalar Diyarı'nda ve Aynanın İçinden romanlarını büyükannem bana verdiğinde dokuz yaşındaydım ve çok etkilendim. Bunlar kesinlikle bana yazmam için ilham kaynağı olan kitaplardı ve Alice yıllar boyunca en çok tanımladığım kahramandı. İlkesi, benimkine benzer: “Meraklı ve daha meraklı.”


KAYNAKLAR:
-www.wikipedia.org
-www.britannica.com
-www.theguardian.com
-www.nytimes.com
-www.oggito.com

Yorumlar