Uğur Mumcu Vakfı'ndaki ilk dersimizde hocamız, usta yazar Mehmet Eroğlu sınıfı şöyle bir süzdü ve ilk cümlesi şu oldu: Demek yazar olmak istiyorsunuz?
Soru üzerine bir sessizlik olmuştu. Çünkü aslında çoğu kimse bu işin ne kadar zor olduğunu, yazarlığın bir kursta öğrenilecek veya öğretilecek bir şey olmadığını biliyordu. En başta hocamız biliyordu elbette. Peki öyleyse Mehmet Eroğlu ya da Cemil Kavukçu gibi büyük yazarlar ne yapmaya çalışıyordu bu kursta? Bildikleri bir şey olmalıydı.
Belki o günlerde bizler hocamızın ne demek istediğini anlayamıyorduk tam olarak. Hayatta birçok durumda olduğu gibi insan bazı şeyleri sonradan daha iyi kavrıyor. Yazarlık denen şey zorlu, meşakkatli ve insanın hayatını baştan sona değiştiren bir uğraş. Yani kurs hevesi ile kazanılamayacak bir özellik. Kişinin hayat boyu sürdüreceği çabasına, enerjisine ve yeteneğine bağlı elbette. Diğer taraftan bu durum yaratıcı yazarlık kurslarının yararsız olduğu anlamına gelmiyor.
Kişiler iyi bir dil hakimiyetine, gözlem yeteneğine, yoğunlaşma gücüne ve hatta gerekli enerjiye sahip olsalar da roman ve öykü yazımının bazı kuralları ve prensiplerinden haberleri olmayabiliyor. İşte iyi bir kursta, usta isimlerden öğrenilecek şeyler oluyor mutlaka. Bugün özellikle ABD’de birçok üniversitede yaratıcı yazarlık dersleri verildiğini biliyoruz.
Yazma isteği duyanlar bazen kafamızdaki şeylerin olduğu gibi okuyucu tarafından anlaşılacağını umuyoruz. Ama aslında yazan ve okuyan arasındaki bağlantıyı kuran şey kağıdın üstündekiler, yani dil. Ama nasıl bir dil ve üslup bu önemli tabi. Ayrıca öykü örneğinden gidersek belli kurallar ve kavramlar söz konusu. Mesela öyküde “son” neden bu kadar önemli ve nelere dikkat etmek gerekiyor? Okuyucuyu tatmin eden veya etmeyen şey nedir? Bunu iyi bir yazardan dinlemek ve pratikler yapmak hiç de fena olmuyor. Çünkü yazar adaylarının yüzleştiği problemlerle önceden karşılaşanların bu sorunları nasıl çözdüğü öğrenilebiliyor. İyi bir okur olmak gerektiği anlaşılabiliyor. Veya iyi metinlerle iyi olmayanlar arasındaki farklar öğrenilebiliyor. Neticede iyi bir kurs bazı olanaklar veriyor elbette, ama ne alınacağı kişiye bağlı tabi. Mesela Mehmet Eroğlu ve Cemil Kavukçu gibi isimlerden ders almak hiç de unutulacak bir şey değildi.
Aslında önemli olan ne kadar istediğin…Bunun yaşla, içinde olunan durumla ilgisi yok. Sadece şu sorun oluyor. Bazen iyi şeylerin değeri geç anlaşılıyor. Dergilere ulaşmak, iyi bir yayın evinden kitap bastırmak sanıldığı gibi kolay değil. Ama pes edilmezse mutlaka sonuç alınır kanımca.
Yorumlar
Yorum Gönder