Abraham Lincoln nasıl devlet adamı oldu?


Yıllar önce bir üniversite gezisi ile Springfield’de bulunan Lincoln Müzesi'ni ziyaret ettiğimizde, hayatına dair detaylar arasında beni en çok etkileyen Abraham Lincoln’un zorlu çocukluğu, fakir aile ortamı ve eğitim tutkusu olmuştu.

Lincoln tarihte büyük liderlerin ve önemli kişilerin yaptığı gibi, eğitimi ve gelişmeyi hayatının en önemli konusu haline getirmişti.

Amerika Birleşik Devletleri'nin 16. başkanı olan Lincoln gelmiş geçmiş en mükemmel başkan olarak nitelendiriliyor. Köleliği kaldırması, Birleşik Devletlerin birliğini koruması ve iç savaşta galip gelmesi ona bu unvanı veriyor. Ancak belki de bundan daha önemlisi Abraham Lincoln’un siyasete ilk başladığı yıllardaki hırsını ve kasaba siyasetçisi tarzını bırakıp gerçek bir devlet adamına dönüşmesi.


Lincoln bir siyasetçi olarak mütevazı, ılımlı ve barışçıl biri olarak tanımlanıyor. Şöyle demiş bir keresinde: Siyasetim yaşlı bir kadının dansına benzer, kısa ve basit.

Fakat bu zorlu çocukluk ortamından çıkıp böyle bir noktaya nasıl gelmişti? Bu sorunun cevabı onun inceleme, öğrenme, empati, uyum sağlama ve gelişim yeteneğini içeren karakterinde yatıyor kaynaklara göre.

Lincoln siyasete atıldığı ilk yıllarda rakipleriyle tartışmalara giriyor, onları iğneleyen konuşmalar yapıyordu. Öyle ki bir siyasi rakibi onu düelloya davet etmişti. Gerçekten de düello yerine gitmiş ancak son anda araya girenlerin ikna etmesi sonucu Lincoln rakibinden özür dilemişti. Bazı tarihçilere göre belki de bu olay yüzünden ondaki değişim süreci hız kazanmıştı.

Lincoln çocukluğundan beri sürekli okuyup kendini geliştirmeye çalışıyordu. 1834 yılında genç yaşta Illinois eyalet meclisi üyeliğine seçilmişti. Ona doldurması için verilen formdaki eğitim bölümüne “yetersiz” yazmıştı. Daha sora eğitimini tamamlayarak avukat oldu.

Lincoln hayatı boyunca Afroamerikalıların özgürlüğünü savunmuş ve köleliğe karşı çıkmıştı. Ancak tarıma bağımlı güney eyaletleri köleliğin kaldırılmasını istemiyordu. Bu nedenle bağımsızlığını ilan eden 11 güney eyaleti ile Waşington yönetimi arasında savaş başlamıştı. 1861-1865 yılları arasında süren iç savaşta yaklaşık 620 bin kişi hayatını kaybetti. Mücadeleyi sonunda Lincoln kazanmış ve 6 Aralık 1865'te kölelik kaldırılmıştı. Mart 1865’de ise Lincoln ezici bir çoğunlukla yeniden başkan seçildi.

Ancak Lincoln Afroamerikalılara sadece özgürlük vermekle kalmıyor onlara oy hakkı ve siyasi haklar da vermek istiyordu. İşte bu yönde yaptığı konuşmayı dinleyen tanınmış aktör John Wilkes Booth 14 Nisan 1865 tarihinde bir tiyatro oyununu izlerken başının arkasından tabancayla vurdu onu. Lincoln 15 Nisan 1865 tarihinde hayatını kaybetti ve suikasta kurban giden ilk Amerikan başkanı oldu. Kimileri onu, başkalarının günahları yüzünden kendini feda eden İsa’ya benzetmişti.

Lincoln toplumun muhafazakar kesimlerinin isteklerine boyun eğebilir ve kölelik karşıtı tavır almayabilirdi ama doğru olanı görmüştü. Özgürlük yanında taraf aldı ve bunun için mücadele etti.

Lincoln kendi zorlu çocukluğundan da yola çıkarak şuna inanmıştı: Herkesin eşit yükselme şansı olmayan bir toplum ayakta kalamaz.

Hayatı zorluklarla geçmiş, oğlunu kara hummada kaybetmiş ve bir savaşı idare etmiş başkan olarak artık iyice olgunlaşmış biriydi Lincoln. Barışçı, ılımlı, gerçek bir devlet adamı olmuştu. Ancak ikinci başkanlık dönemini hayata geçiremeden talihsiz şekilde suikasta kurban gitti. Faşist ve nevrotik bir tutumun kurbanı oldu.

Lincoln, ikinci başkanlık döneminin açılışında yaptığı konuşmada ilkesinin şu olacağını söylemişti: Hiç kimseye kötülük, herkese iyilik…

Yorumlar