Katherine Mansfield ve Bahçe Partisi


Modern kısa öykünün öncüsü sayılan Anton Çehov, “öykülerim unutulacak belki ama yeni bir yol açtım, o kalacak”, demişti. Açtığı yol gelişip zenginleşti ve yazdıkları da unutulmadı. Onun yolunu takip eden yazarlar bayrağı daha ileriye taşıdı hep. 

Tıpkı Çehov gibi gözlemciliği ve günlük hayatın saklı ayrıntılarını canlı şekilde yansıtan Katherine Mansfield da kısa öykünün gelişmesi konusunda önemli katkı sağladı.

Fakat talihsiz şekilde diğer ustalar Çehov ve O’Connor gibi Mansfield da en verimli döneminde verem hastalığına yakalandı.


Bilinç akışı tekniğinin önemli temsilcilerinden Virginia Woolf’un “kıskandığım tek yazış” diye bahsettiği Mansfield (1888-1923) Yeni Zelanda’da doğmuştu. Hayatının son beş yılı tüberkülozla gölgelendi ve 34 yaşında erken şekilde tutkulu yazın hayatına veda etti.

Mansfield eğitimini Yeni Zelanda’da tamamladıktan sonra 19 yaşında kendini bir yazar olarak var etmek ve tanıtmak için İngiltere’ye gelmişti. Çeşitli Avrupa ülkelerine seyahatler gerçekleştirdi. Fransız sembolist yazar Oscar Wilde’dan etkilenmişti.

Woolf ve Mansfield arkadaş olmuş, hem edebiyat sanatına birlikte kafa yormuş hem de birbirlerinin yazdıklarını okumuştu. Mansfield öldüğünde Woolf çok üzülmüş ve şöyle demiş: “Artık yazmamın anlamı yok çünkü Katherine okuyamayacak.”

Mansfield 1914'e kadar, daha sonra evlendikleri eleştirmen ve denemeci John Middleton Murry tarafından editörlüğü yapılan bir dergide hikayelerini yayımladı. Oldukça bağlı olduğu erkek kardeşinin Birinci Dünya Savaşında ölmesi çok etkilemişti onu. Çocukluğuna ve anavatanına karşı nostaljik ve derin hisler uyanmıştı. Bu psikoloji o dönemdeki öykülerine yansıdı. Mansfield 1920-22 döneminde en iyi öykülerini yazdı ve bunları Bahçe Partisi adlı eserinde topladı.

Mansfield daha çocuk yaşlarda yazmaya bağlanmıştı. Bu tutkusunu “Yazmak için yaşıyorum” sözleriyle dile getirmiştir.

Bahçe Partisi adlı öyküsü ise, Mansfield’in güzel öykülerinden biridir. Bu öyküde, hem sınıfsal hem psikolojik hem de bakış açılarındaki çatışmalar güzel yansıtılmıştır. Laura’nın varlıklı ailesi bahçelerinde bir parti vermeye hazırlanmaktadır. Evin genç kızı Laura hazırlıklara bakmak için bahçededir. Bu sırada yoksulların yaşadığı komşu evlerde birinin öldüğü anlaşılır. Laura annesine giderek partiyi iptal ettirmek ister ama başaramaz. Bilahare Laura çeşitli yiyeceklerden oluşan bir sepetle aileye başsağlığına gönderilir. Kızın ölü evindeki tedirginliği ve ölüden yansıyan dinginlik etkili  şekilde anlatılmıştır. Şu satırlara yer verir yazar:

Yatakta genç bir adam yatıyordu, derin, çok derin bir uykudaydı, o kadar derin ki her ikisinden de çok çok uzaktaydı. Ah, çok uzakta, çok huzur dolu, rüya görüyordu, bir daha asla uyanmayacaktı, başı yastığa gömülmüştü, gözleri kapalıydı, kapalı gözkapaklarının ardında görmüyorlardı, hayallerine son vermişti, garden partiler, sepetler ve dantel elbiseler umurunda değildi, tüm bu şeylerden çok uzaktaydı, harikaydı, güzeldi. Onlar gülerken, orkestra çalarken bu harika şey dar sokağa getirilmişti. Mutlu…mutlu…uyuyan yüz her şey çok iyi diyordu. Tam olması gerektiği gibi…

Yazmayı kısa ömrü boyunca tutkulu bir uğraş haline getiren Mansfield günlüğüne şunları yazmıştır:Çok güzel bir şey yazmak isterdim, güzel, ama çağdaş, aynı zamanda bir öğrencinin yazacağı gibi, yaz gibi ışıl ışıl.


KAYNAKLAR:
-Mansfield, K., Bahçe Partisi
-www.wikipedia.org
-www.britannica.com
-www.theguardian.com
- www.edebiyathaber.com, Yılmaz, Ö. N.

Yorumlar