Einstein’ın politik tutumu ve ilginç yönleri


Stephen Hawking’in “Zamanın Kısa Tarihi” adlı kitabıyla, kuramlar ve açıklamalarla bir süre boğuştuktan sonra kitabın sonunda üç büyük fizikçi olan Newton, Galilei ve Einstein’ın kısa hayat hikayesi ile karşılaşırsınız. Bu üç isme yer verilmesi tesadüf değil elbette. Fizik bilimine devrimsel nitelikte katkı yaptıkları gibi hayat hikayeleri de bir hayli ilginç. Bana en çekici gelen hikaye Einstein’ın ki oldu ve başka kaynaklara da bakarak özellikle politik tutumunu anlamaya çalıştım.

Alman asıllı Albert Einstein, üç yüzden fazla bilimsel makale ve yüz elliden fazla bilimsel olmayan eser yayımlayan, entelektüel başarıları, özgünlüğü, kabarık saçları ve derin bakışları ile dahi sıfatını hak etmiş büyük bir insan.


Einstein’ın çok parlak olmayan bir öğrencilik hayatı var aslında. Ezberci ve o dönemde okullara hakim olan skolastik eğitim sistemine pek uyum sağlayamamış. Fizik ve matematik öğretmeni olarak mezun olduktan sonra uzun süre iş bulamamış. Ses getiren makalelerini yazdığı sırada ise akademik dünyadan olmayan, Patent Enstitüsünde çalışmakta olan bir uzmanmış. 

Einstein kütle ile enerjinin eşdeğerliliğini kanıtlamış. Ayrıca uzay, zaman ve kütle çekimi üzerine yeni ve önemli kuramlar ileri sürmüş. Tabi en çok ses getiren teorisi özel ve  genel izafiyet teorisi. Yine de 1921 yılında aldığı Nobel Ödülü’nde bundan değil de  fotoelektrik alanından bahsedilmesi ilginç görünüyor. Genel izafiyet teorisi çalışmaları sırasındaki olağanüstü gayreti ve teoriyi güneş tutulması sırasında gözlemlenen yıldız hareketleri ile ispatlama çabaları bir hayli ilginç.

Dünya bilim tarihine bu denli katkı yapmış bir insan olması yanı sıra politik tutumu, hayat ve insanlık hakkındaki hassasiyeti de oldukça önemli kanımca. 

Einstein'ın sevdiğim sözlerinden biri “sezginin bilgiden daha güçlü olduğunu” söylediği cümlesi. Belgesellerde teorilerine ilişkin gelişmeleri seyrederken aslında, önce bir şeye ne kadar inandığını ve bir sezgiden hareket edip matematiksel modellerini daha sonra nasıl geliştirdiğini gördüğümde ne demek istediğini daha iyi anladım.

Einstein'ın genel olarak politik tutumuna bakıldığı zaman belki ilk söylenecek şey savaş karşıtı bir insan olması. Daha I. Dünya Savaşı sırasında yakın arkadaşı bir bilim adamından, ülkesini desteklemek adına bir kimyasal gazın kullanılması fikrini duyduğunda dehşete kapılıyor. Savaş sırasında Almanya’daki birçok bilim adamının ülkelerini desteklemek adına imzaladığı bir bildiriye imza atmıyor ve kendisi gibi düşünen az sayıdaki bilim adamıyla hareket ediyor. 

Fakat Yahudi olmasının ve Yahudilere yönelik kampanyanın bazı etkileri oluyor hayatında. 1939 yılında Alman araştırmacıların uranyum atomunu parçalamayı başardıklarını öğrenince Roosevelt’e bir uyarı mektubu yazıyor. Tabi istemeden de olsa Amerikalıların da benzer bir program başlatmasına destek olmuş oluyor. Ancak genel olarak nükleer silahlara karşı olduğunu ve bu yöndeki eylemlere katıldığını görüyoruz.

Ölümünden bir yıl önce, 1954'te eski arkadaşı Linus Pauling'e bir mektup yazarak şunları söylüyor: "Başkan Roosevelt'e atom bombalarının yapılmasını öneren mektubu yazdığımda hayatımda büyük bir hata yaptım; ama bir gerekçe vardı; Almanların onları yapma tehlikesi…”

Einstein politik tutumu konusunda sosyalizme yakın olduğunu söylemiş ve kapitalizme yönelik eleştirilerde bulunmuş. Bugün özellikle salgın nedeniyle ulus devletler ve küresel mekanizmalar eksenindeki tartışmalar düşünülürse, Einstein’ın ulus devletlerin gücünü bir dünya federasyonu çerçevesinde kontrol edecek demokratik bir küresel hükümet fikrini desteklemesi ilginç görünüyor.

Dinle ilgili bakış açısına gelince, “ateist değilim”, demiş ve kendisine agnostik demeyi tercih ettiğini açıklamış. Öbür dünyaya inanıp inanmadığı sorulduğunda ise “Hayır, benim için tek bir hayat yeterli”, demiş.

Hayatındaki ilginç noktalardan biri çocukken annesinin yönlendirmesiyle keman çalmayı öğrenmiş olması ve müziğin zor zamanlarında ve özellikle teorileri ile ilgili yoğun düşündüğü zamanlarda hem bir rahatlama hem de esin kaynağı haline gelmiş olması.

Başka bir ilginç nokta ise karısıyla artık yürütemeyeceğini anladıklarında iki çocuğuyla birlikte onların bakımını düşündüğünde “Nobel Ödülü'nü kesinlikle alacağım, buradan kazandığım parayı size bırakacağım” diyerek ikna etmiş olması karısını. Einstein akrabası olan Elsa adındaki başka bir kadınla evlenmiş ancak popülaritesi ve ünü dikkate alınırsa başka kadınların teveccühüne de mazhar olmuş sanırım. 

Tosltoy gibi Mahatma Gandhi'den çok etkilenmiş. Gandi ile mektup alışverişinde bulunmuş ve onun bakış açısını son derece önemsediğini söylemiş. 

Son olarak bir de Atatürk’e yazdığı mektuptan söz etmek istiyorum. Mektubunda, “Almanya’dan 40 profesör ve doktorun bilimsel ve tıbbi çalışmalarına Türkiye’de devam etmelerine müsaade vermeniz için başvuruda bulunmayı ekselanslarından rica ediyorum”, ifadelerine yer vermiş. 

Şöyle demiş Einstein: Hiçbir özel yeteneğim yok, sadece tutkulu bir meraklıyım.

Yorumlar