Rusya ve Çin ilişkileri


Moskova’da dikkatimi çeken şeylerden biri Çin restoranlarının sınırlı sayıda olmasıydı. Oysa Amerika’da Çin yemeği terapi gibidir kimine göre. Aynı şey Moskova’da Gürcü lokantaları için söylenebilir belki. Tek örnek restoranlar değil ama sınır uzunlukları 4209 km olan Rusya ve Çin arasındaki kültürel etkileşim sınırlı görünüyor nedense. 


Ama dış politika açısından bakıldığında ABD ve genel olarak Batı bu iki ülkeyi hem birleştiriyor hem de ayırıyor kanımca. Birleştirdiği nokta Batı’nın politikalarına birlikte karşı koyma düşüncesi. Ayrıştırma çabalarının sebebi ise bu iki gücün yan yana olmasından duyulan endişe. Bu açıdan bakıldığında da Türkiye Rusya ilişkilerini akla getiriyor. 


ABD, Rusya ve Çin yapılan analizlere göre dünyanın en büyük üç askeri gücü olması yanı sıra ABD’nin 20,8 trilyon dolar, Çin’in ise 14,8 trilyon dolar tutarındaki milli geliri düşünüldüğünde çok büyük bir ekonomik gücü temsil ediyorlar.




Ancak son yıllarda ekonomi, teknoloji ve askeri alanda önemli ilerlemeler kaydeden Çin’in önümüzdeki dönemde ABD’nin önüne geçerek dünyanın en büyük ekonomisi olması bekleniyor. Bu durum ise ABD açısından ciddi bir sorun olarak görülüyor. Özellikle Kovid-19 sonrasında ABD’deki Çin karşıtlığı yeni bir zirveye ulaşmış görünüyor. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde ABD, Çin ve Rusya arasındaki ilişkiler her zamankinden önemli olacağa benziyor.


Rusya ve Çin hem Batının politikalarından kendilerini koruyabilmek hem de dünya açısından dengeleyici bir işlev yerine getirmek amacıyla stratejik bir ortaklık ilişkisi geliştirmeye çalışıyor. Ekonomik ilişkiler açısından bakıldığında ise Türkiye-Rusya örneğine benzer şekilde tamamlayıcı bir özellik söz konusu.


Rusya Batı ile mesafeli ilişkileri, Ukrayna Krizi, yaptırımlar ve 2016 ABD başkanlık seçimlerinde sonuçları etkilediği yönündeki suçlamalar sonrası Çin ile daha da güçlü bağlar geliştirmeye çalışıyor. Ancak söz konusu stratejik ortaklık askeri anlamda çok yakın bir müttefiklik halinde değil henüz.


Ekim ayında Rusya devlet başkanı Vladimir Putin tarafından yapılan bir açıklamada şu ifadelere yer verilmişti:


"Hiç şüphesiz, Çin ile işbirliğimiz Çin ordusunun savunma kabiliyetini destekliyor ve gelecekte iki ülke arasında daha yakın askeri bağlar görülmesi mümkün. Ancak yine de zaman gösterecek bunu.”


Kasım ayında Rus mevkidaşı Lavrov ile görüşen Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi ise iki ülkenin “küresel dengeleyici” rolünü oynamaya devam ettiğini ve ikili işbirliğinin sürekli yeni sonuçlar verdiğini söyledi.


Diğer taraftan, 2016’da yayımlanan Rusya Dış Politika konseptinde konuyla ilgili şu ifadeler yer alıyor: “Rusya, Çin Halk Cumhuriyeti ile kapsamlı, eşit ve güvene dayalı ortaklık ve stratejik işbirliği geliştirmeye devam edecek ve tüm alanlarda proaktif olarak işbirliğini hızlandıracak.”


İki ülke arasındaki ticari ve ekonomik ilişkilerin de son yıllarda hızla geliştiği görülüyor. Rusya ve Çin arasındaki ticaret hacminin 2019 yılında 110 milyar doları bulduğu anlaşılıyor. Rusya’nın Çin’e olan ihracatının 2019 yılında 56 milyar dolar olarak gerçekleştiği ve bunun 39,5 milyar dolarının petrol, gaz ve bunların türevlerinden oluştuğu görülüyor. Çinli firmaların inşaat ve alt yapı projelerine olan yoğun ilgisi sürüyor. Rusya’yı en çok ziyaret edenler arasında ise Çinli turistler ilk sırada geliyor.


Diğer taraftan, Rusya ve Çin Şangay İşbirliği Örgütü, RIC ve BRICS gibi kuruluşlar aracığıyla önemli bir işbirliği zemini sağlamış durumda.


Genel olarak bakıldığında, enerji, ulusal para birimlerinde ticaret, endüstriyel yatırımlar, alt yapı yatırımları ve inşaat projeleri gibi alanlarda önemli bir etkileşim söz konusu. İki ülke de doların hakim para özelliğini kaybetmesi ve dünyanın hem ekonomik hem de siyasal anlamda çok kutuplu bir yapıya kavuşmasını arzuluyor.


Ancak bu durum iki ülkenin birbirleri hakkında tereddütleri olmadığı ve ihtiyatlı hareket etmedikleri anlamına gelmiyor.


Rusya Amur, Habarovks ve Vladivostok gibi sınır yerlerinde Çinli firmaların ve vatandaşların ekonomik faaliyetlerinden memnun olsa da buralardaki gelişmeleri geçmişteki sınır sorunlarını da göz önüne alarak dikkatle izliyor. Rusya’nın özellikle doğu şehirlerindeki nüfus sorununun aksine Çin’in nüfusu, ticari hırsı ve kaynak ihtiyacı dikkate alındığında Rusya bu konuyu dikkatle izlemek durumunda görüyor kendini. Ayrıca bu bölgelerle ilgili geçmişte yaşanan gerilim ve anlaşmazlıkların da göz önüne alınması gerekiyor.


Başka bir ilginç nokta ise Rusya’nın genellikle daha yüksek bir petrol fiyatını çıkarlarına uygun görmesine karşın Çin’in çıkarlarının düşük petrol fiyatlarını gerektirmesi.


Diğer taraftan Çin’in bir süper güç olduğu ve süper güçlerle ilişkilerin her zaman ihtiyatla yürütülmesi gerektiği açık. Çin’in son yıllarda teknoloji kabiliyetini hızla artırması, yeni ve özgün teknolojik ürün ve sistem geliştirme yeteneği, askeri alanda kendini geliştirmesi ve Kuşak Yol Projesi yoluyla küresel ticarete daha fazla hakim olmayı amaçlaması, ayrıca BDT ülkeleriyle olan ilişkileri Rusya’nın yakından izlediği konular.


Rusya ve Çin ilişkilerinde başka bir nokta da Hindistan ile olan ilişkileri. Zira Rusya’nın Hindistan ile yakın ekonomik ve askeri ilişkileri bu ülke ile kimi sorunlar yaşayan Çin’i mutlu eden gelişmeler olmasa gerek. 


Ayrıca ABD ve Çin arasında gittikçe artan gerilim Rusya’nın önemini artırıyor ve Rusya’nın günün sonunda nasıl bir konum belirleyeceği sorusunu akla getiriyor.


Aslına bakılırsa Çin’in yükselişi oldukça ciddi ve önlenemez bir ivmeye sahip gibi görünüyor. Fakat ABD ve Çin arasındaki sorunların nasıl çözüleceği Rusya ve diğer ülkeler açısından da büyük önem taşıyor.



Yorumlar