Osmanlı’da bürokratik yapı-II-

1.Osmanlı’da önemli imparatorluk işlerinin karara bağlandığı Divan-ı Hümayun İmparatorluk Kurulu anlamına geliyor ve Osmanlı merkezi bürokrasinin en yüksek temsilcilerinin toplantısını ifade ediyordu. Protokolü, kuralları ve gelenekleri bulunan oldukça önemli bir yapıydı. Divan-ı Hümayun haftada bir defa Salı günleri toplanırdı.

2.Fatih Sultan Mehmet döneminden itibaren toplantıya başkanlık eden kişi sadrazamdır. Diğer önemli üyeler vezirler, yeniçeri ağası, kaptan-ı derya, devletin adli işlerinin sorumluları olan Anadolu ve Rumeli kazaskerleri, nişancı ve baş defterdardır.



3.Sadrazam Osmanlı bürokrasinin başıydı. Divan-ı Hümayun’a başkanlık ederdi ve padişahın tam yetkili vekiliydi. Padişahın onayını aldıktan sonra ülkeyi savaşa sokma ve barış yapma yetkisine sahipti. Atama ve görevden alma yetkisi çok büyüktü. Cellada gönderme yetkisi de tabi. Osmanlı’nın padişahlar dahil çok sert ve acımasız bir sistemi olduğu düşünüldüğünde sadrazamların başı da her daim tehlikedeydi. Bununla birlikte Rüstem Paşa, Köprülü Mehmet Paşa, Sokullu Mehmet Paşa gibi çok önemli sadrazamlar göreve gelmiş ve bazıları uzun yıllar görevde kalmıştı. Genel olarak şunu anlıyoruz ki bu önemli göreve bilgisi ve tecrübesi yüksek olan kimseler atanıyordu ama bunun istisnaları olan dönemler de yok değildi. 

4.Nişancı Osmanlı’da en yüksek bürokratik mevkilerden biriydi. Kendilerine tapu ve ferman bakanı demek de mümkün. Osmanlı’da genel olarak bütün mülklerin nihai sahibi Padişahtı. Ancak şahıslara da mülk tahsisi belli kurallar dahilinde mümkündü. İşte nişancı padişah adına bütün mülklerin idaresine yönelik hassas bir iş yürütüyordu. Bu yüzden geniş hukuki bilgiye dayayan, devlet adet ve geleneklerinin gözetildiği, ayrıca güven ve dürüstlüğün esas olması gereken bir makamdı.

5.Rumeli kazaskeri ve Anadolu kazaskeri Osmanlı adliye teşkilatının başlarıydı. Hiyerarşide Rumeli kazaskeri daha üstteydi. Rumeli kazaskeri terfi ederse şeyhülislam olurdu. Aksi halde emekli edilirdi. Anadolu kazaskeri terfi ederse Rumeli kazaskeri olurdu. Görüldüğü üzere belirli bürokratik kurallar ve teamüller söz konusu. Belli makamlardan önce bazı aşamalardan geçilmesi gerekiyor.

6.Baş defterdar (maliye bakanı) imparatorluğun bütün vergi gelirlerinin toplandığı maliye teşkilatının başıydı. İllerde ise defterdarlar bulunurdu. Defterdarları baş defterdar atardı.

7.Kaptan-ı derya bugünkü deniz kuvvetleri komutanı anlamındadır ve o dönemlerde denizlerdeki hakimiyet ve tersaneler büyük önem taşıdığından güçlü bir makamı ifade etmektedir.

8.Yeniçeri Ocağı 1360 yılında Murat Hüdavendigar zamanında kurulmuştu. II. Mahmut tarafından 1826 yılında kaldırılmış çok önemli bir askeri kurumdu. İşte yeniçeri ağası genel olarak yeniçeri teşkilatının başıydı ve bugünkü kara kuvvetleri komutanı olarak ifade edilebilir. Bununla birlikte bu teşkilat askeri alan yanı sıra siyasi alanda da etkili olmuş, isyanlara yönelmiş, II. Mahmut tarafından kaldırılması vaka-ı hayriye olarak ifade edilmiştir.

 

9. Her vilayet sancaklara ayrılmıştı. Dolayısıyla her sancağın idare amiri olarak sancak beyleri vardı. Valiler beylerbeyi unvanını da taşırdı. İstanbul’da mülki idare amiri olarak vali yoktu. Bu görevi devleti yöneten sadrazam görürdü.

10.Reisü’l küttap Divan-ı Hümayun kaleminin (bürosunun) amiriydi. Divan-ı Hümayun kaleminde yirmi beş katip bulunurdu ve gelen evrakın ve divandan çıkan kararların suretlerini kütük defterlerine kayıt ederlerdi. Söz konusu evrak arşivlerdeki yerini halen korumakta ve Osmanlı tarihine de ışık tutmaktadır.

11.Genel olarak bakıldığında Osmanlı bürokrasisi en yetkin seviyesine ulaştığı Fatih ve Kanuni dönemlerinde başarının da temel dayanağıydı. Özellikle adı zikredilen bu iki Osmanlı padişahı bürokratik düzene ve liyakate son derece önem vermekteydi. Çok geniş topraklara yayılan Osmanlı imparatorluğunda önemli bir kayıt ve belge düzeni vardı. Memurlar çıraklıktan başlayarak belli kurallara göre yetişiyordu. Ancak modernleşme adımlarında geç kalınması ve yapısal açmazlar bürokraside bozulmaya neden oldu ve bu da gerileme sürecini hızlandırdı.


KAYNAK: Reşad Ekrem Koçu, Halil İnalcık ve İlber Ortaylı’nın muhtelif kitapları

Yorumlar