Öyküye dair notlar (Kendime de tavsiyeler)


Kurallar belli aslında. Her yerde anlatılıyor. İşin sırrı uygulamada. Gerekli enerji ve kararlılığı ortaya koymakta. Kuralları hep akılda tutmak önemli.

 

Öykü daha ilk cümlede etkili şekilde başlamalı ve içine çekmeli.

 

İçtenlik ve sadelik en önemli kural.

 

Mesela Yusuf Atılgan ve Muzaffer Hacıosmanoğlu benzeri bir dil. Yani kısa, etkili cümlelerle ilerliyorlar. Kelimeler duygu yüklü. 

 

Dili ve betimlemeleri aşırıya kaçmadan, ölçülü kullanmak gerekiyor.

 

Flannery O’conner’ın dediği gibi kısa demek hafife alınmış demek değil. Kısa öykü, derinlik bakımından uzun olmalı, bize bir anlamın tecrübesini vermeli. 


 

Öykü başkalarının elbisesini giyinebilmek, ustaların dediği gibi. Kahramanlar gibi olmak, onların sesiyle konuşmak. Diyaloglar, betimlemeler, her şey buna uygun olmalı. Belli bir ana yoğunlaşıp etkili bir kurguyla, sade, uyandıran bir dille yapmak gerekiyor bunu.

 

Güçlü soluk, ihtiyaç olan bu. Güçlü bir başlangıç. Bu nereden gelir? Büyük bir istek, dert, kendini anlatma gereği, öfke, kavga…

 

Göster anlatma kuralı önemli. Olayları ve duyguları doğrudan anlatmak yerine karakterlerin eylemleri, diyalogları ve iç dünyaları vasıtasıyla göstermek. Yusuf Atılgan’ın “Evdeki” öyküsü buna iyi bir örnek.

 

Hemingway’in “Buzdağı kuralı” da önemli. Yani her şeyi anlatmak yerine, hissettirmek gerekli.

 

Küçük ama etkili detaylara ya da durumu anlatan özgün, duygulu diyaloglara yer verilmeli.

 

Karakterlerin iç dünyası ve duyguları anlatılmalı. Duygu durumu öyle bir anlatılmalı ki okuyucu kendini karakterin yerine koyabilsin. Bunun için iç monologlar veya küçük detaylar kullanılabilir. 

 

Ustaların tavsiye ettiği gibi özgürce, kendimize sansür uygulamadan yazılmalı ama daima çok iyi metinlerle karşılaştırılmalı yazdıklarımız.

 

Aşırı süslü ya da yapay ifadeler öykünün etkisini zayıflatıyor. Günlük konuşmaya yakın, ama özenle seçilmiş bir dil hem sade hem de güçlü olabilir. 

 

Yeterince duruma özgü ayrıntı olması önemli. Zaman zaman mekânı hissettirmek de önemli.

 

Kelimeler ve müzik birleşmeli, duyguyu en güçlü şekilde açığa çıkarmalı. 

 

Bir öyküye uzun bir süreden sonra yeniden bakmak, yapılan hataları da ortaya çıkarıyor. Bir demlenme meselesi mi var bilmiyorum.

 

Cümle yontma sanatı? Öze, en aza indirme, azla çoğu anlatma.

 

Öykü tek bir ana, tek bir olaya yoğunlaşmalı. Gerekirse baştan sona yeniden yazılmalı. 

 

Anlatılan, söylenen her şey birbiriyle ilintili olmalı, gereksiz bir detay ya da unsur bulunmamalı. Çehov’un dediği gibi eğer bir tüfek gösterildiyse o tüfek mutlaka patlamalı.

 

Kelimeleri, cümleleri tek tek düzeltmek çözüm olmuyor bazen. Bunun yerine yeni ruhla baştan yazılmalı. Bu halde cümlelerin, akışın daha bir güzelleştiği görülecektir.

 

Özellikle roman ve öykü türündeki okumalar aralıksız sürmeli. Çünkü yeni fikirler ve ilhamlar ya da yeni bir bakış açısı gündeme gelmesi mümkün.

Yorumlar