Bu yazıda 1878 yılında Çarlık Rusya’sının kontrolüne geçen ve “Karskaya Oblast” olarak adlandırlan bölgedeki 40 yıllık döneme özet olarak değineceğim.
Bilindiği gibi “Karskaya Oblast” bugünkü Ardahan ve Kars illerinin tamamı ile Erzurum'un Oltu, Olur ve Şenkaya ilçelerini kapsamaktaydı.
Esasen Çarlık Rusya’sı Osmanlı İmparatorluğu gibi farklı din, dil, ırk ve mezheplerdeki insanlara belirli alanlarda esneklik ve imkânlar tanımıştı. Bununla birlikte her iki imparatorluk birbirinden farklı politik amaçlar güdebiliyor, din, dil, eğitim, idare, yargı, vergi, ekonomi, nüfus gibi alanlarda farklı uygulamalar söz konusu olabiliyordu.
Bu çerçevede Çarlık Rusya’sı tarafından bahsekonu alanlarda Kars oblastında nasıl bir uygulamaya gidildiğine kısaca değinmek istiyorum. Yararlandığım konuyla ilgili çok önemli kaynakları yazının sonunda belirttim.
Din
Çarlık Rusya’sı esas itibarıyla yönetimi altına aldığı adı geçen bölgelerdeki insanların dinlerine herhangi bir müdahalede bulunmamıştı.
Söz konusu döneme ilişkin hatıralarını yazan Oltu’lu Yasin Haşimoğlu'nun anlattığına göre dini hayat konusunda bir baskı yoktu. Oruç tutmak, namaz kılmak ve dine ilişkin diğer hususlarda serbestiyet söz konusu idi. Dini bayramlarda memurlar tarafından ileri gelen Müslümanlar ziyaret edilerek tebrik edilirdi.
Haşimoğluna göre Müslümanlar eski kıyafetlerini muhafaza ediyor ve başlarında beyaz sarık taşıyorlardı. Rum ve Ermeniler ise Türkler gibi başlarında püsküllü fes taşıyorlardı ancak Müslümanlardan ayrılmak için sarık takmıyorlardı. Hükümet tarafından giyime herhangi bir müdahale yapılmıyordu.
Yargı
Çarlık Rusya’sı askeri-örfi denen bir yönetim anlayışı uygulamıştı. Bu anlayış geniş yetkili bir sıkı yönetim ile yerel halkın kendi adetleri ile uzlaşma sağlamaya çalışan bir anlayıştı. Halkın anlayabileceği kurallar, yerel adetler ve şeriat ile uyumlu bir yargı sistemi söz konusuydu (C. Badem).
Halkın kendi arasındaki birçok davada yerel adetlere göre yargılanması yoluna gidilmiş, ancak vatana ihanet, silahlı isyan, devlet malını gasp gibi konularda Rus yasaları geçerli kılınmıştı.
Yasin Haşimoğlu mahkeme işleri konusunda şu bilgileri veriyor. Buna göre kazalarda (okruglarda) bidayet mahkemesi vardı. Bu mahkemeye kaymakam riyaset ederdi. Azaları halktan seçilen 4 kişiden oluşmaktaydı. Azalarda okuryazarlık aranmazdı. Vilayetlerde ise istinaf mahkemeleri bulunuyordu.
İdare
Çarlık Rusya’sı temel olarak kendi üst yönetim sistemini hayata geçirirken feodal ve yerel unsurlar ile bir tür uzlaşma içerisine girmişti.
Haşimoğlu’na göre illerde askeri vali (tümgeneral rtübesinde), ilçelerde ise albay rütbesine denk gelen bir mülkiye memuru (naçalnik) görev yapardı. Nahiye müdürleri ve köylerdeki muhtarlar halkın tercihiyle belirlenirdi.
Yasin Haşimoğlu toprak işlerinde şu bilgileri veriyor. Toprak belli sınırlar çerçevesinde köy adına verilir ve hanelere nüfusu oranında taksim edilirdi. Her toprak taksiminde de nüfusu azalmış ailelerden fazla toprak alınıp nüfusu artan ailelere verilirdi.
Haşimoğlu köylerden yalnızca toprak vergisi alındığını söylüyor ve bu vergilerin köy namına köy muhtarı tarafından ödendiğini belirtiyor.
Kars vilayet merkezinde ve öteki idari birimlerde memurların çoğunun Rus, Ermeni, Rum ve başka Rus olmayan Hristiyanlar olduğu görülüyor. Çok az da özellikle Azerbaycan Türkü memur bulunduğu anlaşılıyor.
Çarlık Rusya’sının yönetimi altındaki söz konusu bölgede Müslüman halka askerlik yaptırılmamış, bu başlangıçta düşünülmüş olsa da onun yerine vergi alınma cihetine gidilmişti.
Çarlık idaresinin bölgede yönetimi altındaki halkları genelde şu şekilde sınıflandırdığını görüyoruz: Türkler, Türkmenler, Karapapaklar, Kürtler, Ermeniler, Rumlar, Ruslar ve diğerleri. Halbuki bu ilk üç unsurun tek bir Türk başlığı altında toplanması mümkündür.
Rus idarecilerinin idareleri altındaki halkla ilgili bazı düşünceler de rapor ettikleri görülüyor. Örneğin general Frankini yerli nüfusun çoğunluğunun Türk olduğunu belirtiyor ve bunların idari yönden pek çok liyakatlerinin bulunduğunu söylüyor. Bu halkı dürüst belli ölçüde çalışkan, uysal, sakin, yerleşik disiplini olan ve sempatik olarak niteliyor (C. Badem).
Eğitim
Tek sınıflı okullarda dersler tamamen Rusçaydı. Verilen dersler ise din dersi, Rus dili, aritmetik, coğrafya, resim ve güzel yazıydı.
Onun dışında yerelde dini eğitimin alınmasına karışılmıyordu. Genelde çocukların mollalardan dini eğitim aldıkları anlaşılıyor.
Yasin Haşimoğlu'nun anılarına bakıldığında kendi döneminde 180 kişilik okulda 4 Türk öğrenci olduğundan bahsediyor. Bu okullarda çoğunlukla Ermeni ve Rus çocukları olduğunu ancak Rus çocukların çok az olduğundan söz ediyor. Oltu’da daha yukarı mektep olmadığından ilk mektebi bitirdikten sonra polis dairesinde katiplikte çalıştığını söylüyor. 1911'de bir şehir okulunun açılması üzerine buraya kayıt olmak istiyor. Fakat babasının Rıza göstermediğini, oğlum yeter okudun, daha çok okursan gavur olursun dediğini söylüyor. Bunun üzerine evden ayrılıp abisine gittiğini ve okula bir şekilde devam edebildiğini ifade ediyor.
Yasin Haşimoğlu genelde milliyetçiliğe izin verilmediğini, ben Rus’um, Müslümanım dedirtilmeye çalışıldığını, bu süratle milli hisleri kontrol altında tutmak ve söndürmeye niyet edildiğini dile getiriyor.
Haşimoğlu ilk tedrisatın mecburi olmadığını, Türklerin de diğer milletler gibi aynı hukuka tabi olduğunu, bazı Türk köylerinde de mektep açılmış olsa da Türklerin Rus dilinde okumaktan ürkmeleri yüzünden mekteplere devam edilmediğini ve kapandığını söylüyor. Bunun tersine Rum ve Ermeni köylerinin hepsinde okul hayatının daha canlı olduğunu söylüyor.
Dil
Özellikle köylerde ya Rus okulu yoktu ya da kapanmıştı. Köylerde kurumsal bir varlık da pek olmadığından halk kendi dilinde konuşuyordu. Bununla birlikte hayatının ilk 20 yılını Rus yönetiminde geçiren (Örtülü köyünden) babaannemin sıkça kullandığı Rusça kelimeler vardı. Örneğin, yaşik, akuşka, semiçka, çaynik, stakan, vedra (medra), saldat gibi. Bu da Rus dilinin günlük dile zaman içinde sirayet ettiğine işaret ediyor. Kentlerde ise okullar, kurumlar ve Rus görevliler nedeniyle daha fazla Rusça kelimenin günlük kullanıma girdiği anlaşılıyor.
Bu konuda Yasin Haşimoğlu’nun hatıralarında yazdığı bir şey dikkatimi çekti. Örneğin şöyle bir ifadesi var: Hakikaten bizler bilhassa mekteplerde okumuş kimseler gelen Türk subaylarının (Sarıkamış Harekatı arifesinde) dillerini anlayamıyorduk. Biz zaten pek basit olan konuşma dilimize, Türkçemize karışmış Rusça kelimeler kullanıyorduk.
Ekonomi
Genel olarak Çarlık idaresinin bölgede 40 yıl boyunca topladığı vergiden daha fazlasını harcadığı anlaşılıyor (İ. Ortaylı). Çarlık idaresinin özellikle Kars şehrine stratejik bir nokta olarak öncelik verdiği ve önemli alt yapı yatırımları yaptığı anlaşılıyor. Kars şehrinin Rus mimari tarzına göre yeniden inşasına girişilmiş, Rusya açısından askeri, stratejik bir üs haline getirilmişti. II. Nikolay döneminde demiryolu, askeri savunma hatları, kamu binaları, okul ve hastane gibi önemli alt yapı yatırımları yapılmıştı. Birinci Dünya Savaşı sırasında 3 Aralık 1914’te Rus Çarı II. Nikolay askerlere moral vermek üzere Kars’ı ve sonrasında Sarıkamış’ı ziyaret etmişti.
Genel olarak bölgede en önemli faaliyet tarım ve hayvancılıktı. Nüfusun %70'den fazlası çiftçilikle uğraşmaktaydı. En önemli tarım ürünleri ise buğday ve arpaydı. Vali Frankini’ye göre Kars balı oldukça meşhurdu. Peynirciliğin geliştirilmesi için çalışmalar yapılmıştı (C. Badem). İlerleyen yıllarda imalathanelerde de artış görüldü. Yine tarımda da verimlilk artışları kaydedildi. Bununla birlikte köy ve kasabalarda önemli bir ekonomik atılımdan söz edilmesi zor.
Nüfus
Çarlık Rusya’sı söz konusu bölgeleri yönetimi altına aldıktan sonra Müslüman halkın önemli bir bölümü bölgeyi terk etmek ve Anadolu'ya geçmek istedi. Uygulamada ise Anadoluya geçme niyetinde olanların bir kısmı vazgeçmiş bir kısmı ise sonradan geri dönmüştü. Bununla birlikte bu 40 yılın sonunda başlangıçtaki duruma göre Türk nüfusunda bir azalma söz konusu olmuştur.
Kars valilerinin yıllık raporlarına göre 1882 yılında oblastta daimi nüfus 145 bin idi. Bu nüfus 1914 yılı itibarıyla 322 bine yükselmişti. 1882’de yüzde 47 olan toplam Türk nüfusun payı 1914’de yüzde 38’e gerilemişti (C. Badem).
Çarlık Rusya idaresi tarafından tutulan istatistiklere göre 1914’te Oltu sancağı nüfusu 37 bin, Oltu kasabası 2114 kişiydi. Örtülü köyü nüfusu ise 1906 yılı itibarıyla 703 kişi idi.
O dönemde Oltu sancağı köylerinin nüfus ağırlıklarına göre Türk, Kürt, Ermeni, Rum ve Türkmen olarak kategorize edildiği anlaşılıyor. Örneğin Oltu kasabasına ait köylerden Cucurus, Ekrek, Pertus Ermeni köyü, Çermük, Ersinek, Merines, Posik, Pancuret gibi köyler ise Rum köyü olarak sınıflandırılmıştı. Örtülü ise Türk köyü olarak belirtilmişti.
Sonuç yerine
Esasen Çarlık Rusya'sı 19. yüzyılın sonlarına doğru şiddetlenen ekonomik sorunlar ve yaşanan sosyal çalkantılar nedeniyle istediği yönetimi bölgede tam olarak hayata geçirememiş olabilir. Birinci Dünya Savaşı ve Ekim Devrimi ise tabloyu tamamen değiştirmiştir. Devrim yaşanmasa ve Çarlık Rusya’sı bölgede daha uzun kalsaydı, nüfus, dil, eğitim, idare gibi konularda daha farklı bir tablonun ortaya çıkması söz konusu olabilirdi. Diğer taraftan, özellikle Birinci Dünya savaşıyla şiddetlenen milliyetçilik cereyanının tabloyu daha karmaşık hale getirdiği anlaşılıyor. Sarıkamış Harekatındaki yenilgi sonrasında ise Türk askerlerine yardım ettiği gerekçesiyle Türk halkına yönelik acımasız bir tutum içine girildiği görülüyor.
KAYNAKLAR:
-Çarlık Rusyası yönetiminde Kars, İlber Ortaylı
-Kars Ardahan Artvin 1878-1918, Candan Badem
-Oltu Şura Hükümeti ve Yasin Haşimoğlu’nun hatıraları (Hazırlayan Erdal Aydoğan)
-Serbest B, Demirci N., Kars ve çevresinde Rus yönetimi (Karskaya Oblast 1878-1917), ayk.gov.tr
-Aslan Y., Boy, A., Çarlık Rusyası yönetiminde Kars’ta eğitim ve eğitim kurumları, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi.
Yorumlar
Yorum Gönder