Yakın zaman önce Mesut Karakulak’ın “93 Harbi” adında ilginç bir kitabı yayınlandı. Yazarın esas olarak Rus arşivlerini inceleyerek 93 Harbi esirlerinin izini sürdüğü görülüyor. Rus toplumunun esirlere yönelik tutumu, esirlerin Rusya’daki gündelik hayatı, gittikleri şehirler, yaşadıkları güçlükler, salgın hastalıklar, geri dönüşleri gibi çok ilginç bilgiler yer alıyor kitapta.
93 Harbi Osmanlı Devleti ve Çarlık Rusya’sı arasındaki savaşlarda en can yakıcı olanlardan biriydi malum. Bir dönüm noktasıydı. Savaşın Osmanlı için büyük sonuçları olmuştu. Millet hafızasında ise derin izler bırakmıştı 93 Harbi.
Ruslar Yeşilköy’e kadar gelmiş, Dostoyevski başta olmak üzere Slavcıların İstanbul hayaline çok yaklaşılmıştı. Rusların bu hayali gerçekleşmedi. Fakat Balkanlarda önemli kayıplar yaşanmış ve İstanbul’a yoğun bir göç olmuştu. Ayastefanos Antlaşması ile savaş tazminatı olarak Kars, Ardahan, Batum ve Oltu bölgesi Ruslara bırakılmıştı. Bu bölgedeki Müslüman halktan önemli bir kesim de Anadolu’nun içlerine göç etti.
Esasen Osmanlının son üç yüz yılı zayıflamanın acı şekilde hissedildiği ve reform çabalarının yoğunlaştığı bir dönemdi. Kırımın kaybedilmesi ise reformları iyice hızlandırmış ve çarlık Rusya’sına karşı daha güçlü olunması gereğini ortaya koymuştu. Ama yazarın ifade ettiği üzere 18. yüzyılda tahterevalli Rusya lehine dönmüştü.
Yenilginin en ağır sonuçlarından biri de Rus kaynaklarına göre 113 bin Osmanlı askerinin esir düşmesiydi. Esirlerin çok büyük bir bölümü Plevne başta olmak üzere Balkan cephelerinde savaşan askerlerdi.
Harp esirleri soğuk, açlık, giyim kuşam yetersizliği ve belirsizlik içinde yola çıkarıldı. Yarıya yakın bölümü kötü koşullar ve salgın hastalıklar nedeniyle yollarda ve gittikleri yerlerde hayatını kaybetti. Özellikle tifo, zatürre ve dizanteri gibi hastalıklar büyük kayıplara yol açtı.
Osmanlı ve Çarlık Rusya’sının iki rakip güç olması, zaman zaman savaşa tutuşmaları halklar nezdinde olumsuz duygulara yol açmıştı. Özellikle savaş dönemlerinde bu olumsuz duygular daha da güçleniyordu. Bununla birlikte Mesut Karakulak savaşın Ruslar tarafından kazanılması sonrasında Rus halkının esirlere olan bakış açısını değiştirdiğini ve yumuşattığını söylüyor. Yazara göre Rus halkının Türk esirlere bakış açısını belirleyen temel unsurlar siyasi söylemler ve savaş koşullarının toplumsal psikolojisi yanı sıra tarihsel merhamet kültürüydü. Ayrıca Rusya şehirlerindeki Türk ve Müslüman unsurların yardım ve sempatisi söz konusu olabiliyordu. Bununla birlikte esirlerin son derece zorlu bir hayatı oldu.
Mesut Karakulak’ın tespitlerine göre 93 Harbinde diğer savaşlardan daha fazla nispette yüksek ve orta rütbeli asker esir alınmıştı. Bu da savaştaki acı tablonun çok önemli başka bir göstergesiydi. Nitekim geri dönen subayların önemli bir kısmı yargılandı ve çeşitli cezalara çarptırıldı.
Esirler Rusya topraklarında 45 vilayet ve 280 yerleşim birimine dağıtılmıştı. Esirlerin Sibirya gibi soğuk bölgelerden ziyade güney şehirlerinde yoğunlaştığı anlaşılıyor.
Yaklaşık 9 ile 15 ay arasında süren esirlik döneminin esir hukukunun gelişmeye başladığı bir döneme rastlaması nedeniyle daha sistematik ve planlı bir durum yaşandığı ancak bu durumun çok zor iklim şartlarını, açlığı ve hastalıkları aşabilip Rusya’ya ulaşabilen esirler için geçerli olabildiğini ifade ediyor yazar.
Esirlerin küçük bir yüzdesinin ise Rusya’da kaldığı anlaşılıyor. Özellikle yüksek rütbeli esirlerin dönerlerse yargılanacaklarından korktukları için Rusya’da kalma eğilimi gösterdiği, daha düşük rütbeleri esirlerin ise daha iyi yaşam koşullarına sahip olabilme umuduyla kalmak istediği anlaşılıyor. Tabi bu konuda en önemli koşul din değiştirme idi.
Yazara göre Rusya’nın pek çok bölgesine dağıtılan Türk esirler Rus ahali için merak konusuydu. Özellikle subaylar ve paşalar en çok merak edilenlerdi. Plevne gazisi Osman Paşa Harkov’da bir otel kiralamıştı. Çok sayıda ziyaretçisi oluyordu.
Türk esirleri merak eden, bir şeyler ikram edenler olduğu gibi milliyetçi grupların tahrik ve saldırıları da söz konusu olabiliyordu.
Peki esirlerin ne kadarı dönebildi? Yazar Rusya’nın dört bir yanından Odessa ve Sivastopol limanlarına 23 gün içerisinde yaklaşık 57 bin esir askerin geri getirildiğini ifade ediyor. Bu da esirlerin yarıya yakın kısmının kötü iklim koşulları, hastalıklar ve diğer nedenlerden hayatını kaybettiğini gösteriyor. Oldukça acı bir tablo.
Mesut Karakulak’ın uzun incelemeler sonucu kaleme aldığı kitap birçok ilginç ayrıntı içeriyor. Okunmasını tavsiye ederim.

Yorumlar
Yorum Gönder